Sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bir son dakika gelişmesiyle karşınızdayım. Türk Girişimci harika bir iyileşme yöntemi keşfetti! Nasıl mı?..

Türk girişimci İdris C. (30) hava değişimlerinin mahvettiği solunum yolları rahatsızlığını; dinlenmeye fırsat bulamadığı için ayakta geçirdiğini belirtti. İlaçlarını kullandığını belirten İdris C. şunları söylüyor; 

"Hastalık vs herhangi bir durum bir girişimciyi yıldıramaz. Bende baktım işlerin biteceği yok, yatarak yetiştiremeyeceğim; ilaçlarımı kullandım ve çalışmaya, koşturmaya devam ettim. Sonuç olarak (soğuk algınlığında) iyileşmede koşturarak çalışmanın dinlenmekten daha etkili olduğu keşfimi buradan kamoyuna açıklamak istiyorum."

Not: yeni uyanmadım, sabah 8'den beri ayaktayım.

Sonraki paylaşımlarımda tekrar görüşene dek hayatınızdan pozitifliği, her şeye rağmen yüzünüzden gülümsemeyi ve yüreğinizden sevgiyi eksik etmeyin ;)

Selam ve Dua ile.
Devamını Okuyun »

Merhabalar,

Uzmanlık alanım olmadığı için sağlık konularında yazmamayı tercih ediyorum. Ama konu basit önemleeri almadığımız için yayılması çok muhtemel bir salgın olan domuz gribi olunca kayıtsız kalamadım.



Domuz gribi hakkında en çok merak edilen 20 soru ve o soruların cevapları;

1- Yeni A (H1N1) virüsü nedir?
Bu virüs, daha önce insanlar arasında yayıldığı görülmeyen bir virüs olup önceki ya da şimdiki mevsimsel grip virüsleriyle bağlantısı bulunmuyor.

2- Nasıl yayılır?
Virüs hapşırma, öksürme sonucu havaya karışan minik damlacıklar, el ya da yüzey teması gibi nedenlerle kolaylıkla bulaşıyor. Hapşırırken ağzın mendille kapatılması, ellerin sık sık yıkanması gerekiyor.

3- Belirtiler nedir?
Ateş, öksürük, baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, boğaz ağrısı ve burun akıntısı, kimi zaman da kusma ve ishal.

4- Hastalanırsam ne yapmalıyım?
Evde kalın, işten, okuldan ve kalabalıktan uzak durun. Dinlenin ve bol sıvı alın. Öksürürken ya da hapşırırken ağzınızı mendille kapatın, mendiliniz yoksa elinizi değil, dirseğinizi kullanın.

5- Kendimi nasıl koruyabilirim?
- Aşı olun.
- Hastalık belirtisi gösterenlerden en az 1 metre uzak durun.
- Ellerinizi temizlemek için su, sabun ya da el temizleyicileri kullanın.
- Bulunduğunuz ortamı sık sık havalandırın.
- Uyku ve yeme düzeninize dikkat edin, fiziksel olarak aktif olun.

6- Maske ne zaman kullanılmalı?
Eğer hasta değilseniz maske takmanıza gerek yok. Ancak hasta birine bakıyorsanız, yakın temas sırasında maske takıyor olmakta yarar var.

7- Grip oldum ama iyi hissediyorum, işe gitmeli miyim?
Hayır. Semptomlar tamamen ortadan kalkmadan işe giderseniz, iş arkadaşlarınızın da hastalanmasına neden olursunuz.

8- İkinci kez domuz gribine yakalanır mıyım?
Eğer virüsü bir defa kaparsanız vücut buna karşı bağışıklık geliştirir. Yani virüs mutasyon geçirmedikçe ikinci defa domuz gribine yakalanmazsınız.

9- Her yıl yüz binlerce kişi mevsimsel salgınlar nedeniyle ölürken neden bu grip hakkında bu kadar endişelenelim?
Pek çok insanın bağışıklık sistemi, mevsimsel virüsle başa çıkabilecek kapasitededir. Ancak insanların H1N1 virüsüne karşı hiçbir bağışıklığı bulunmuyor, bu nedenle daha fazla enfeksiyona neden oluyor.

10- Ne zaman tıbbi yardım istemek gerekiyor?
Nefes darlığı, üç günden uzun süren ateş halinde tıbbi yardıma başvurmak gerekiyor.

11- Ev istirahatinde neler yapmalıyım?
Dinlenmeli, bol sıvı tüketmeli ve ağrı kesici almalısınız. Çocuklarda ve gençlerde asprin dışındaki ağrı kesiciler tavsiye ediliyor.

12- Antiviral ilaç nedir?
Virüslere direkt etki ederek çoğalmalarını önleyen ilaçlardır.

13- Dünya Sağlık Örgütü antiviral ilaç kullanımı konusunda ne öneriyor?
Tercihen ilk belirtiler ortaya çıktıktan sonraki 48 saat içinde başlanan erken tedavi, daha iyi klinik sonuç veriyor. Durumu kötüleşen hastaların ise antiviral ilaç kullanımında vakit kaybetmemesi öneriliyor.

14- Antiviral ilaçlar herkes için uygun mu?
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre hamileler dahil tüm yaş gruplarından tüm hastalar antiviral ilaçlarla tedavi edilebilir.

15- Hasta değilim ama şimdiden antiviral ilaç alayım mı?
Hayır. Bir doktor size reçete yazmadığı sürece ilaç almayın.

16- Risk grupları nelerdir?
- Hamileler (özellikle ilerlemiş hamilelikler). Bebekler ve çocuklar (5 yaş altı).
- Kronik kalp, solunum, böbrek hastalığı ya da diyabeti olan hastalar.
- Organ nakli ameliyatı olan veya kanserli hastalar.
- 65 yaş üzerindekiler.

17- Aşı olduktan sonra bebeğimi emzirebilir miyim?
Aşının hamile kadınlar zararlı bir etkisi yok, bu nedenle emzirmeyi kesmeye gerek görülmüyor.

18- Hamileyken H1N1 virüsü kaparsam ne yapmalıyım?
Eğer virüslü biriyle temas ettiyseniz ve sizde de belirtiler baş gösterdiyse mutlaka doktorunuzla irtibata geçin.

19- H1N1 kapanların aşı olması şart mı?
Halihazırda virüsü kapanların aşı olmasına gerek görülmüyor.

20- Çocuklar için aşı dozu nedir?
10 yaş altı çocuklar için 4 hafta arayla yapılan iki doz, 10 yaş ve üzeri çocuklar için ise tek doz yeterli. 6 aylıktan küçük bebeklere aşı yapılamıyor.

Yukarıdaki cevaplarda önerilen çok basit önlemlerle kendimizi büyük risklerden basitçe koruyabiliriz aslında.  Yapmamız gereken biraz daha dikkat etmek ;)

Domuz Gribi hakkında daha fazla bilgiyi Sağlık Bakanlığı Grip Bilgilendirme Sitesinden, Vikipedi'den ve tabi ki Google 'dan edinilebilirsiniz.

Sonraki yazımda tekrar görüşene dek hayatınızdan pozitifliği, yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyin.

Tekrar Paylaşmak Üzere,


Sevgi ve Saygılarımla
Devamını Okuyun »

Merhabalar,

Bugün (1 Aralık) Dünya Aids Günü. Siz değerli okurlarımla çok değerli gördüğüm bir görseli paylaşmak istiyorum. Görsel Ankara AIDS Savaşım Derneği'ne ait.

Dünya Aids Günü

Aids hakkındaki tüm bilgileri Vikipedi ve Google'dan bulabilirsiniz.

Sonraki yazımda tekrar görüşene dek hayatınızdan pozitifliği, yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyin ve kendinize dikkat edin.

Tekrar Paylaşmak Üzere,

Sevgi ve Saygılarımla
Devamını Okuyun »

Okuyacağınız bu yazı gerçekte yaşanmış olup yakın bir dostumun tecrübe ettiği bir süreci anlatmaktadır. Bu yaşanmışlıkla ilgili gözlemlerimi ve birinci ağızdan dinlediklerimi çok değerli bulduğum için kendisinden izin alarak siz değerli okurlarımla paylaşmaya karar verdim. Umarım kişisel gelişimimiz adına faydalı bir paylaşım olur.

Yirmili yaşlarda genç, çelimsiz bir üniversite öğrencisidir İsa. Mezun olunca kendisini bekleyen iş hayatında başarılı olmak için; bir taraftan iyi bir diploma almanın gayretiyle okul derslerine çalışmaktadır, diğer taraftan da mesleği ile ilgili kendisini geliştirmenin telaşındadır... Hayatının o dönemleri tam bir koşuşturmaca ile geçmektedir aslında. Bu koşuşturmadan olsa gerek hayata çok genel ve kaba bakmaktadır, detayları çok önemsemeyen, ayrıntılardan ziyade sonuca bakan bir gençtir kısaca...

Hani telaş dedik ya, yine böyle bir telaşın içinde olduğu günlerin birinde, üniversite derslerinden birinin projesini tamamlamak üzere proje arkadaşlarıyla araştırmalarına/çalışmalarına devam eder rahatsız olduğu halde. İlk aşamalarda grip olan rahatsızlığı öyle ilerlemiştir ki sesi kısılmıştır İsa'nın, araştırma projesi için yöneltmesi gereken sorulardan bir kısmını karşısındaki yetkiliye yöneltemez, hatta bazılarında da arkadaşları zar zor toparlayıp yardımcı olurlar sormasına.

Sesinin bu derece kısıldığı o günlerde rahatsızdır ancak aynı zamanda da son zamanlarda kilo aldığı için gayet mutludur, çünkü yapı itibariyle bir türlü kilo alamayan bedeni sevindirici bir şekilde kiloyla tanışmaya başlamıştır...

Derken, ertesi günlerin bir sabahında, uyandığında göz çevreleri başta olmak üzere yüzünün şiştiğini görür İsa: "aman Allah'ım, ne olmuş bana!"

..................................

1-2 günlük doktor-hastane koşuşturmasından sonra bir üniversite hastanesinin acilinde son bulur koşuşturmaca. Acilde geçen dördüncü günün sabahında fakültenin servisine alınır İsa. Vücuduna giren/çıkan hortumların sayısı 3'ü bulduğunda böbreklerini kaybettiğini öğrenir, doğuştan vücundunda var olmaması gereken bir durum sinsice bitimiştir böbreklerini. Öyleki son zamanlarda aldığını zannettiği kiloları aslında vücudunda birikmeye başlayan sıvılardır. İsa rahatsızlığını öğrenmesine rağmen halen çabucak taburcu olacağını düşünmektedir, ya da böyle düşünmek istemektedir. Oysaki aslında bundan sonra başlayacaktır asıl tedavi... Çünkü vücuduna takılan her yeni hortumla gelen hareket kısıtlaması ve yatakta öylece yatakalmak katlamaktadır bütün ağrı ve acılarını...

Yaşamına devam edebilmesi için artık diyalize girmesi, bunun için de vücudunda yine gerekli bağlantı kanallarının açılması gerekmektedir. Bu kanallardan birisi ve en önemlisi olan boyun kateteri de takılır nihayet, yapılan cerrahi işlem bittiğinde tekrar alınır servisteki yatağına. Vücudunun sağına soluna takılı hortumlarla zaten anlaşamazken İsa, artık omuzlarını ve boynunu da kımıldatamaz hale gelmiştir. O gece öyle bir gecedir ki onun için, akıllara zarar... Sıfıra yakın hareket kabiliyetiyle, sıkıldığı/bunaldığı her pozisyonunu değiştirmek istediğinde artan acıları engel olur bendenine. Bırakın sağa sola dönmeyi, kımıldayamaz yatağında. Hapsolmuştur yatağa, neredeyse mumya gibidir bedeni, hareket etmeye çalışır, edemez... Acı çeken bedeniyle süreki aynı şekilde yatmaktan sıkılan ruhu neredeyse her 10 dakikada bir saati sorar refakat eden biricik annesine. Ve her gördüğünde ne zaman hareket edebileceğini sorar hemşireye...

..................................

Günler bu şekilde geçip giderken nihayet yavaş yavaş toparlanmaya başlar İsa'nın bedeni ve ruhu. Çünkü tedavi gereği vücudunda takılı olan hortumların sayısı azalmaktadır giderek. Her geçen gün, biraz daha rayına giren bir hastalık ve buna paralel biraz daha düzelen bir psikoloji.

Hastaneye adım atışının kırk küsürüncü günlerinden birinde tedavi sürecinin netleştiğini ve yakın zamanda taburcu olabileceğini öğrenir doktorlarından. Dünyalar İsa'nın olmuştur; hastanede geçen kırk küsür acılı gün ve sonunda hayata, sevdiklerine yeniden dönüş...

Yanlız, hastaneye giren İsa ile hastaneden çıkan İsa arasında çok fark vardır artık. O önceki, hayata çok genel ve kaba bakan, detayları çok önemsemeyen, ayrıntılardan ziyade sonuca bakan genç gitmiş, yerine yaşamanın önemini anlayan, sağlığın değerini kavrayan, daha detaycı ve ayrıntıları sorgulayabilen bir genç gelmiştir. Sağlığına tam kavuşamamış olsa da, artık düzenli diyazlize girerek hayatını devam ettirebilecektir.

..................................

Aradan günler geçer, İsa artık normal hayatın içindedir, okulunu, geleceğini kısacası hayatının geri kalanını düşünmektedir, bunu düşünmek zorunda olan her insan gibi. Her ne kadar çok değişse de, bir şekilde yine bir koşuşturmacanın içinde sağlığına dikkat ederek yaşamaya alışmaya başlamıştır artık.

İşte tam da bu hayatının normalleşmeye başladığı günlerin birinin bitiminde, gece kıyafetlerini giyerek yatağa girer İsa. Yatmasına yatar ama, o gün yaşadığı bir olayı sorgulamaktan kendini alamaz, düşünür durur, bir sağa döner, bir sola döner düşünür durur... Bir sağa döner bir sola, bir sola döner bir sağa... Ve bir an gelir ki bir şeyi farkeder: "aman Allah'ım kımıldayabiliyorum, istediğim an sağa sola dönebiliyorum... kımıldayabiliyorum...!!"

Gözlerinden boşalan yaş sel olur İsa'nın, tutamaz kendini hıçkırıklara boğulur... Kımıldamasına sebep olan konu mu kalır artık aklında... Yaratıcısına şükretmektir tek telaşı hıçkırıklar arasında, göz yaşları arasında... Çünkü O istediği an kımıldayabiliyor ve bu nimetin artık farkında...


Yaşantımızda "kımıldanabilmeye göre öyle büyük" olgulara, eksikliklere, yanlışlara ya da anlamsız olabilecek hedeflerin peşine takılıp kalabiliyoruz ki; bu takıntılar yüzünden sahip olduğumuz şeyleri/değerleri unutuyoruz. Bu unuttuğumuz değerler, bazen ailemiz oluyor bazen de arkadaşlarımız, bazen sağlığımız oluyor bazen de profesyonel yaşantımızdaki bir ekip arkadaşımız, bazen maddiyatımız bazen maneviyatımız, bazen de çok ufak gibi görünse de hayatımıza zevk/anlam katan şeyler oluyor...

Şimdi soruyorum bizlere, bu yazıyı yazan kendime ve bu yazıyı okuyan size. Soruyorum: Sahip Olduğumuz Değerlerin Farkında mıyız ?

Bir sonraki yazımda tekrar görüşene dek hayatınızdan pozitifliği, yüzünüzden gülümsemeyi ve düşüncelerinizden "sahip olduğunuz değerlerin farkında olma" bilincini eksik etmeyin.

Tekrar Paylaşmak Üzere, Sevgi ve Saygılarımla
Devamını Okuyun »

Herkese Merhabalar,

Matematik Mühendisliği, Eğlence derken bu seferki yazımda da sağlığımızla ilgili bilgiler paylaşmak istedim sizlerle. Öyleki, değerini; kaybetmeden anlamadığımız, sonra geri kazandığımız halde yeniden değerini unuttuğumuz çok az nimetten birisidir sağlık.

Bu yazımı yazmak için beni tetikleyen unsur geçtiğimiz günlerde aldığım bir mail idi. Evet, bu mailin içeriği beyin kanaması ve nasıl anlaşılabileceği ile ilgili idi.

Aldığım mailin içeriğini aynen paylaşıyorum sizlerle;

"
Lütfen çok dikkatle okuyunuz.

Mangal yaparken aniden Sinem’in ayağı takıldı ve düştü. Hemen Ambulans’a haber vermek istedilerse de Sinem buna karşı çıktı – kendisini iyi hissettiğini ve düşmesine sepeb olarak da ayakkabılarının yeni olduğunu gösterdi.

Biraz titrek ve solgun göründüğünden, arkadaşları üstünü başını temizlemeye yardımcı oldular ve önüne dolu bir tabak koydular, çünkü elindeki tabağı düşürmüştü. Sinem akşama kadar diğerleriyle birlikte eğlenmeye devam etti.

Eşi akşam olduğunda hepimizi arayıp Sinem’in hastaneye kaldırıldığını haber verdi.

Akşam saat 23:00’te Sinem vefat etmiş. Meğer Mangal yaparken Beyin Kanaması geçirmiş.

- Eğer herhangi biri bunun bir Beyin kanaması olduğunu anlasaydı Sinem bugün hayatta olurdu.

Lütfen ekteki yazıyı dikkatle okuyunuz:

Bir Nöroloji Uzmanı şöyle der: Önemli olan Beyin kanaması teşhisini koymak ve 3 saat içerisinde bunu tedavi ettirmek, ki bu hiç de kolay değil.

Beyin kanaması olduğunu anlamak için aşağıdaki dört adımı uygulamak gerekir:

Beyin kanaması semptonlarını anlamak çok zor olabilir. Fakat bu konuda bilgisiz olup beyin kanaması geçiren kişiye müdahale edilmezse, beyini çok ciddi zararlar görebilir.

Doktorlar, artık herkesin aşağıdaki 4 adımı uygulamakla, bunu kolayca anlayabileceğini söylemektedir.

1-) Kişinin gülümsemesini istemek (eğer yapamazsa = Felç demektir)

2-) Kişinin çok basit bir cümle söylemesini istemek (“Bugün çok güzel bir gün”) gibi.

3-) Kişiden her iki kolunu birden kaldırmasını istemek.

4-) Kişiden dilini dışarı çıkartmasını istemek. Eğer yamulmuşsa bu da felç geçirdiğine işarettir.

Eğer kişi bu dört adımdan birini yerine getiremiyorsa – “lütfen” derhal acil Servise haber veriniz ve Doktora telefonda durumu izah ediniz.

"


Evet, bu mail hakkaten çok güzel bir paylaşımdı. Bende sabırsızlanarak bloğuma ilk fırsatta eklemek istedim bu paylaşımı.

Beyin kanaması olup olmadığının nasıl anlaşılabileceği bilgisini lütfen beynimizin bir noktasına yerleştirelim. Zira hangi olaylarla nerede ve nasıl karşılaşacağımızı bilemiyoruz.

Tekrar Görüşmek Üzere,

Sevgi ve Saygılarımla...
Devamını Okuyun »