Web Analiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Web Analiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Merhabalar,

Kitlesel iletişim tekniklerinin gelişmesi/değişmesi toplumların her türlü gelişmelerine/değişmelerine tarih boyunca etki etmiştir ve günümüzde de etki etmektedir.

Bu tespiti yaptıktan sonra şu soruyu yöneltmek istiyorum müsadenizle: "Tarih boyunca toplumların geleceğine en fazla etki ettiğini düşündüğünüz iletişim tekniği hangisidir ?"

Elbette çeşitli cevaplar vermek mümkün, ancak benim bu soruya cevabım kesinlikle matbaadır. Nitekim tarihte toplumların geleceğini etkileyen belkide en büyük etken matbaanın bulunması ve yaygınlaşması olmuştur. Tarihçi olmadığım için daha fazla ayrıntıya girmiyorum.

Peki yukarıdaki sorumuzu güncelleyerek yazımızın asıl konusuna gelelim; "Günümüzde toplumların geleceğine etki ettiğini düşündüğünüz iletişim tekniği hangisidir ?

Bu soruyu cevaplamak için tarih bilmeye gerek olmadığı gibi, dış dünyamızda biraz gözlem yapmak oldukça yeterli.

"Peki sorunun cevabı nedir?" derseniz cevap: elbette internet

Orta çağda matbaa nın yaygınlaşması etkilerini yavaş yavaş hissettirse de pek çok tarihi gelişmeye zemin hazırlamıştır. Ancak günümüzde gelişen teknoloji ve toplumsal değişim hızındaki ivmenin orta çağa göre daha da artmasıyla günümüzün en güçlü iletişim tekniklerinden birisi olan internetin toplumlar üzerindeki güçlü etkisini göstermesi elbette çok ta uzun sürmeyecektir.

Tarihte matbaaya ve diğer iletişim tekniklerine sırtını dönen toplumlar yaşaması gereken süreçleri geç yaşamışlar ve bunun sonucu olarakta iletişmi kucaklayan toplumlardan geride kalmışlardır.

Günümüzün en etkili iletişim tekniği olan internete bakış açıları da toplumların gelişmesini ve güçlenmesini direk olarak etkilemektedir, etkileyecektir. Hatta bu etkilerin ortaya çıkması tarihteki örnekleri kadar uzun sürmeyecek, dahası etkilerin boyutları çok daha büyük olacaktır.

Kısacası inteneti kucaklayıp kendisine yararlı hale getiren toplumlar, bu iletişim tekniği sayesinde önümüzdeki kısa gelecekte kendilerini dünya üzerinde çok daha güçlü göreceklerdir. İnterneti kabullenmeyen, sırtını dönen toplumlar ise çok yakın gelecekteki küreselleşen iletişim dünyasında bunun bedellerini ağır ödeyecektir.

Şimdi gelelim asıl sorumuza; Türk toplumu olarak, Türkiye olarak biz hangisini seçeceğiz ? İnterneti kucaklayacak mıyız, yoksa ona sırtımızı mı döneceğiz ?

İşte bu sorunun cevabı malesef muallakta. Çünkü geçtiğimiz ay ülkemizde 15. yaşına basan interneti kucaklamak yerine yasaklıyoruz, hem de ne yasaklama. Yüzünde çıkan sivilce yüzünden kellesini uçurmaya çalışan bir insan ne kadar komik geliyorsa kulağa, ülkemizde yapılan site yasaklamaları, sansürler de inanın aynı komiklikte. Teknik bir sürü alternatif varken birkaç video yüzünden YouTube un komple sansürlenmesine mi gülersiniz yoksa bir blog yüzünden tüm WordPress bloglarının yasaklanmasına mı? Aslında ağlanacak halimiz var ama neyse, yine de biz gülelim kahkahayla !

Çağımızın en güçlü iletişim tekniği olan interneti sansürlemek demek bir toplumun geleceğini sansürlemek demektir.

Evet, internet sansürü büyük bir yanlış ve bu yanlışa sessiz kalırsak bizim geleceğimiz sansürlü olacak. Bu yüzden artık bu sektörün insanları olarak tepki göstermek durumundayız.

İnsanımızın sansürler konusunda bilgilenmesi için, sansürlere karşı ortak bir tepki oluşturabilmek için Netology* ekibi olarak SansüreHayır! diyoruz.


Bu tepkimize ortak olmak, güç katmak için SansureHayir!Org üzerinde;
- Yapılması Gerekenleri Yazabilir
- Sansürün Etkilerini Paylaşabilir
- Hukukçu İseniz Bizleri Bilgilendirebilir
- Kapanan Sitelerden Bizleri Haberdar Edebilir
- Slogan Önerebilir
- Görselleriniz ile Ortak Tepkimizi Zenginleştirebilir ve
- Destekleyenlerden Olabilirsiniz

Blog küre olarak, internet ile hayatını şekillendiren kişiler olarak, sansüre tepkisiz kalamayız, kalmamalıyız, kalmamalısınız.

SansureHayir!Org ekşi sözlük ve Fazla Mesai de yerini almış bile. Siz de blogunuzda/sitenizde SansureHayir!Org dan bahsederek tepkiye ortak olabilirsiniz.

Daha önce matbaaya sırt dönerek iletişim trenini ve medeniyeti kaçıran bu toplumun internet trenini kaçırma, geleceğini karartma lüksü yoktur.

Bu sefer son sefer, treni kaçırmamak için Sansüre Hayır !!!

Tekrar Paylaşmak Üzere,

Sevgi ve Saygılarımla

*
Netology önümüzdeki günlerde adını daha sık duymaya başlayacağınız bir "internet ve yazılım topluluğu" dur.
Devamını Okuyun »

Merhabalar,

1 senelik blog yazarlığımda blogumda kişisel paylaşımlarda bulundum ve yeni girişimleri inceleyip analiz ederek sizlere duyurmaya çalıştım.

Yine burada, bu sefer yepyeni ve kullanılmamış koskoca bir senenin ilk gününde yine bir girişimden siz değerli okurlarımı haberdar etmek istiyorum. Beni blog dünyamızdan belli bir süre alıkoyan ancak bu açığı fazlasıyla kapatacak bir girişim :)

Sizlere duyurmaktan mutluluk duyduğum bu girişim; 2,5 aydır üzerinde çalıştığım, son 1 haftadır alfa ve beta testleri tamamlanan, 2007 sonuna ancak yetiştirebildiğim kendi girişimim olan: Okunuyoruz.Biz

Bloglarımızı ve blog yazılarımızı kaydedip yeni okuyucular kazandığımız siteler/servisler varken (haklı olarak) "bu da nereden çıktı?" diyebilirsiniz. Sanırım Okunuyoruz.Biz in farkını anlamak için Hakkında sayfasını okumamız gerekiyor.

Şimdiye dek nasıldı?

Sosyal imleme sitelerine yeni yazılarımızı ekleyerek daimi okurlarımız dışında yeni okurlar kazanma ve (açıkçası) trafik çekme isteğimiz aşikar. Benim gibi çoğu blog yazarının da sosyal imleme sitelerini kullanma amacı bu olsa gerek. Ancak bu işin manuel olması ve her yazı için tekrar gerektirmesi biz yazarları pes noktasına getirebiliyor. Her ne kadar manuel bir işlem olsa da ben kendi adıma sosyal imleme sitelerimizin katkılarını yadırgayıp nankörlük yapmak istemiyorum. Bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da sosyal imleme sitelerimizi (Oyyla, Tusul gibi) kullanmaya devam... ;) Fakat sizde, bahsettiğim şekilde kullanım sırasındaki zaman kaybına hak vereceksinizdir.

Kendimizi tanıtma gayretinde olduğumuz diğer platformlar ise genel blog servisleri. Başta Blograzzi olmak üzere Technorati, MyBlogLog ve BlogCatalog bu servislerin önde gelenleri. Genel blog bilgilerimizi ve genel istatistiklerimizi paylaştığımız bu servisler sayesinde de her geçen gün yeni yeni okurlar kazanabiliyoruz.

Peki Okunuyoruz.Biz ne yenilik getirdi ?

Okunuyoruz.Biz içerik odaklı bir blog servisi demiştim. Bunu biraz daha açarsam, blogunuzun genel bilgilerinden ve genel istatisitklerinden ziyade blog yazılarınız ve yazılarınızın istatistikleri Okunuyoruz.Biz için çok daha önemli. Blog yazıları ve yazıların okunma istatistikleri servisin odak noktası. Amaç ise servise kayıtlı blogların yazılarının popülerliğini ölçmek ve (yeni) okuyucularıyla buluşturmak. Bütün bunları yaparkende blog yazarına zaman kaybettirmemek ve böylece yazarın içeriğe daha fazla odaklanmasına olanak vermek. Bu kurguyla getirilen yenilik "otomatize edilmiş bir servis ile yazarlara zaman harcamadan yazılarını tanıtma imkanı vermek".

Hmm, peki ya istatistiki bilgilerimin güvenliği ?

Bu konu çok hassas bir konu, özellikle de Facebook un güvenilirliğinin zedelendiği bugünlerde. Bu konuda duyarlı olmanız gayet güzel, bilgilerinizin ne şekilde saklandığına ve ne doğrultuda kullanılacağına Okunuyoruz.Biz - Kullanım Sözleşmesi sayfasından bakabilirsiniz.

Tamam ikna oldum, blogumu servise nasıl eklerim?

Servise üye olup "Bloglarım" sayfasından blogunuzu birkaç genel bilgisiyle servise ekliyorsunuz. Sonra yazılarınızın okunma bilgilerinin ölçülebilmesi ve Okunuyoruz.Biz sayfalarında listelenebilmesi için blogunuz tasarımına uygun bir sayaç tasarlayıp kaydediyorsunuz. Kayıt işleminden hemen sonra size bir kod (script) parçası veriliyor. Bu kod parçasını belirtilen (ya da istediğiniz ) şekilde bloğunuza ekliyorsunuz. Bundan sonra yapmanız gereken bloğunuza ve yazılarınıza odaklanmak. Yazılarınız okundukça, Okunuyoruz.Biz listelerinde üst sıralara tırmandıkça size ziyaretçi ve okur göndermek bize kalıyor ;)

İyi de ben blog yazarı değilim ki !

Ben blog yazarı değilim, (şimdilik) sadece okurum diyorsanız; en popüler blog yazılarına saniyeler içerisinde ulaşıp yeni yeni bloglar ve yeni popüler yazılar keşfedebilirsiniz.

Yok ben blog dünyasını halen takip etmiyorum, bu yazınızı da rastlantı eseri okuyorum diyorsanız; benden söylemesi, çok şey kaçırıyorsunuz ! Güzel bir başlangıç için bugünün en popüler yazıları sizi bekliyor.

Önemli notlar !

Okunuyoruz.Biz henüz beta sürecinde bir proje ve gelişmesi sürekli devam ediyor. Tüm çalışmalarımız sizlere en iyiyi verebilmek adına. Beta sürecini aşana kadar bazı aksaklıkların üstesinden birlikte gelmeye çalışacağız.

Proje hakkındaki tüm gelişmeleri ve güncellemeleri Blog.Okunuyoruz.Biz servis blogundan takip edebilirsiniz.

Servis, beta süreci ve devam eden gelişme süreci nedeniyle bazı Web 2.0 öğelerini (RSS, Ajax gibi) bünyesinde barındırmıyor. Bu süreç sonunda rahatlıkla Web 2.0 projesi diyebileceğimiz, şimdikinden çok daha fazla işlevi blog dünyasına sunan, gerçek bir içerik odaklı servis konumuna gelmek istiyoruz.

Sonuç ?

Yeni yıl ile birlikte yayın hayatına başlayan Okunuyoruz.Biz in blog dünyasında kaliteli içeriği ön plana çıkartan, popüler yazıların takip edildiği, ilerleyen süreçte popüler olmayan yazılarında okur çekeceği bir servis haline gelmesini amaçlıyoruz.

Servisi kullanırken karşılaştığınız hataları, eksikleri, beğenmediğiniz noktaları, olumlu/olumsuz eleştirilerinizi, öneri ve tavsiyelerinizi Okunuyoruz.Biz İletişim sayfasından iletebilirsiniz.

Okunuyoruz.Biz in tüm blog dünyamız için hayırlı ve faydalı olması dileğiyle...

Tekrar Paylaşmak Üzere,

Sevgi ve Saygılarımla
Devamını Okuyun »

Merhabalar,

Son iki aydır hayatınızın bir parçası olan web uygulaması hangisi? diye bir soru yöneltilse tahmin ediyorum ki çok büyük çoğunluğumuzun cevabı Facebook olacaktır. Bunun nedenini de Daha İyisi Yapılana Kadar En İyisi Facebook ! isimli yazımda açıklamıştım dilim döndüğünce.

Şimdi gelin soruyu biraz değiştirelim ve Peki önümüzdeki iki ay boyunca sizce hangi uygulama hayatınızın bir parçası olacak? şeklinde soralım, bu soruya cevabınız ne olurdu?

Evet web dünyasında bu tür (geleceğe ilişkin) sorulara cevap vermek çok kolay değildir, keza bir hafta önce bu soru sorulmuş olsaydı; "Büyük bir ihtimalle bu uygulama yine facebook olurdu" cevabını vererirdim ben. Ancak bugün durum biraz farklı ve durumu farklı kılan da sosyal ağ dünyasındaki yeni gelişmeler.

İşte sosyal ağ dünyasındaki güncel gelişmeler;

» Önce MySpace 'in yeni Patformu duyuruldu; bu sayede MySpace, kısa zamanda en ciddi rakibi haline gelen Facebook ile arsındaki işlevsellik farklarını kapatmaya yönelik adımlarını atmış oldu. Gelecek yıl içerisinde MySpace deki profil sayısının 300 milyonu bulacağı söyleniyor. Bakalım bu hamleler ne kadar işe yarayacak, hep beraber gözlemleyeceğiz.

( Güncelleme-1 [ 01.11.2007 21:45 ] : MySpace Google'dan yana tavır alarak OpenSocial'a katılan sosyal ağlardan birisi olmuş durumda. İlgili haber yazısı burada. Böylece MySpace yarıştaki ana saflardan birisi olma özelliğini kaybediyor. Enregrasyonun detaylarını ilerleyen süreçte daha net öğreneceğiz, ancak net olan şu ki; bu entegrasyon ile Google elini çok daha fazla güçlendirmiş vaziyette. )

» MySpace tarafında bunlar olurken Facebook popülaritesini daha da artırdı. Yayına alınan uygulama (application) sayısı 5000'i geçti ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de "bir facebook çılgınlığı" aldı gidiyor. Türk geliştiricilerimizin yeni Facebook uygulamaları ülkemizdeki facebook çılgınlığına ivme katarken, yeni yeni açılan pazarlama amaçlı gruplar ve sosyal amaçlı tepki grupları "my groups" sayfamızdaki listeyi gün geçtikçe uzatıyor.

Facebook tarafındaki en güncel ve en etkili gelişme ise bir satınalma haberi; Microsoft’tan Facebook’a $240 milyon $ Bu hamle ile Microsoft'un Google'a verdiği mesaj açık; İnternet dünyasında tek değilsin ve tek kalmayacaksın !

» Gelelim Google cephesine. Google artık Facebook'tan birleşme ya da satın alma yönüyle umudunu kesmiş durumda. "Satın alamıyorsam daha iyisini yaparım" mantığı ile harekete geçen Google; şimdilerde tüm servislerini seferber ederek OpenSocial isminde yeni bir sosyal ağ kuruyor. Önümüzdeki günlere damga vuracağını düşündüğüm bu sosyal ağın en büyük özelliği ise tüm Google Servisleri ile entegre olması ve halihazırdaki Orkut, Salesforce, LinkedIn, Ning, Hi5, Plaxo, Friendster ve Viadeo servislerini içerecek olması.

» Bu arada Yahoo cephesindeki sessizliğin de dikkatimi çektiğini belirtmek istiyorum. Bakalım Yahoo bu gelişmelere karşı daha ne kadar sessiz kalabilecek.

Bütün bu gelişmeler bize sosyal ağ rekabetinin devlerinde olaya dahil olmasıyla birlikte bir savaşa dönüştüğünü gösteriyor. Kısacası Sosyal Ağ Savaşları Asıl Şimdi Başlıyor !

Sosyal ağ dünyasında görülen o ki; uygulamalar birer birer "sosyal işletim sistemi" olma yönünde ilerliyor ve bunların en çarpıcı örneği Facebook idi. Olaya dahil olan diğer devlerde bu gelişmeleri körüklüyor ve süreci inanılmaz hızlandırıyor. Dolayısıyla web dünyasında bazı süreçleri öngörülenden çok daha erken yaşayacağız gibi görünüyor. Benim bu konudaki kişisel endişem ise ülkemizden bu tip sosyal ağ platformlarının ne zaman çıkacağı.

Burada dikkat çekmek istediğim bir diğer nokta da yazılımcıları yakından ilgilendiren uygulamalar (applications) konusu. İlk olarak Facebook un kurduğu platform sayesinde yazılım geliştiriciler; maddi ve manevi getirileri için binlerce uygulama geliştirdiler Facebook için. Şimdilerde MySpace in benzer bir platformu yayına alması ve Google unda çok yakında yayına alacağı OpenSocial projesinde bu platformu çok daha geniş imkanlarda sunacak olması yeni bir meslek dalının türemekte olduğunu hissettiriyor bana. Adı "sosyal uygulama geliştirici" olur ya da başka bir şey ama gelişen sosyal ağlardaki gelir paylaşım modelleri sayesinde yakında bu tip uygulamalar geliştirerek hayatını kazanabilecek yazılımcılara rastlayacağız. Nasıl, ofise gitmeden uygulama geliştirmek ve bundan hatrı sayılır bir oranda getiri elde etmek kulağa hoş geliyor değil mi ;) Açıkçası bir yazılımcı olarak benim kulağıma hoş geliyor :)

Konuyu şu soruyla noktalamak istiyorum, OpenSocial'ı görmeden konuşmak erken ama sevgili Emre Sokullu şu soruyu sormuş; Facebook Patlar mı? Gündemi yakından takip eden Emre Sokullu'nun cevabı ise evet niteliğinde.

( Güncelleme-2 [ 02.11.2007 13:01 ] :
İlk OpenSocial API entegrasyonu bugün itibariyle Orkut ile yapıldı ve teste/geliştirmeye açıldı.
Ayrıca sıcak gelişmeleri OpenSocial Blog undan takip edebilirsiniz.
)

( Güncelleme-3 [ 02.11.2007 21:01 ] : İşte konu ile ilgili blog dünyamıza düşen yeni makaleler;
» Comment Out! : PROGRAMLANABiLiR WEB
» Webrazzi : Facebook mu yaman Google mı yaman?
» Düğümküme : OpenSocial Hayat İşletim Sistemi Çıktı
)

Önümüzde hareketli ve heyecan verici bir süreç bizleri bekliyor, bakalım sonu gelmeyecek bu sosyal ağ savaşında kim kaybedecek, kim kazanıp yeni rakiplere hazırlanacak ?

Tekrar görüşene dek yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyin, Paylaşmak üzere.

Sevgi ve Saygılarımla
Devamını Okuyun »

Herkese Merhabalar,

Uzun bir tatil sonrası yine karşınızdayım ve tatil sonrası ilk konuğum son zamanların en çok konuşulan web uygulaması Facebook.

Yazı başlığım size biraz abartılı gelmiş olabilir ancak, Facebook u incelediyseniz bana hak vereceğinizi düşünüyorum. İncelemediyseniz de "Halen ne duruyorsunuz?!" demekten alıkoyamıyorum kendimi.

Yeni yeni ayrıntılı inceleme fırsatı bulduğum Facebook tam bir "deniz derya", evet kendisi bir sosyal ağ ancak bildiğimiz ve alışılagelen sosyal ağ ( social network ) uygulamalarına göre çok daha zengin, çok daha işlevsel ve kullanıcı dostu.

İşte Facebook ta dikkatimi çeken en önemli noktalar;

» Sade, göz yormayan ve kullanıcı dostu bir tasarıma sahip diyebilirim. Profilinizde bir karmaşa, bir göz yoruculuk söz konusu ise bundan kendinizi sorumlu tutmalısınız, çünkü varsayılan profil yapısı oldukça sade ve yerli yerinde dşünülmüş, bu yapıyı zenginleştirmek, karmaşıklaştırmak sizin elinizde.

» Uygulama tarafında ise kendine özgü ve zenginleştirilebilir bir yapı mevcut. Arkadaşlarınızı ve tanıdığını kişileri kolayca bulabiliyor ve arkadaş listesine kolayca ekleyebiliyorsunuz. Zenginleştirilebilir yapıdan kastım ise; Facebook u farklı ve çekici kılan en önemli tarafı, yani uygulamaları ( application ). Sisteme webmasterlar/developerlar tarafından geliştirilip eklenen uygulamaların sayısı oldukça fazla (şuan için 4500) ve kullanıcı olarak her an yeni bir uygulama keşfedebilirsiniz. İşte buda sizi Facebook u sürekli kurcalamaya itiyor.

» Proje şuan için tek dilli (İngilice), ancak buna rağmen dünya genelinde 40 milyon üyeye sahip. Alexa verilerine göre ABD, Kanada ve İngiltere en çok ilgi gösteren ülkeler. Ayrıca bu verilerdeki grafiklere bakmanızı ve istikrarlı yükselişi görmenizi ayrıca istiyorum. Çoklu dil desteği konusunda bir bilgiye ulaşamadım ancak yol haritasında yapılacaklar arasında olduğundan hiç kuşkum yok. Çoklu dil desteği sayesinde bir Facebook çılgınlığına şahit olabiliriz. Bu konudaki dil seçimlerinde ülke istatistikleri de etkili olacaktır ancak umarım Türkçe desteği de gelir.

» Dikkat çekmek istediğim bir başka özellikte Facebook'un tepeden inme değil, küllerinden doğan bir web projesi olması. Bu yazıyı okuyunca ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız.

» Web 3.0' ın temellerinin atıldığı günümüzde ( Web 2.0 döneminde ) Facebook bu yönüyle de başarılı bir uygulama. Çünkü Web 3.0 için gerekli olan profiller, profil ilişkileri, profil igileri ve yönelimleri gibi pek çok ilişkili veri birikiyor Facebook ta. Bir sonraki maddede değineceğim değer konusunu sadece popülarite açısından değil birde bu yönüyle de değerlendirmek gerekiyor sanırım.

» Facebook hakkında en çok konuşulan konulardan biriside değeri. Çeşitli haberler ( Webrazzi, TechCrunch, ReadWriteWeb, BBCTurkish ) vasıtasıyla 10-15 Milyar $ gibi bir rakamdam söz ediliyor. Microsfot, Google ve Yahoo gibi devlerin de yakın markaja aldığı Facebook bakalım ne kadar daha direnebilecek. Yakın zamanda YouTube satın alma haberinden çok daha etkili bir satın alma haberi tüm dünyayı bekliyor diyebiliriz.

Bu kadar yazıdan sonra Facebook u hayatımıza sokan genç girişimci Mark Zuckerberg ten bahsetmemek olmazdı sanırım.

Mark'ın 19 yaşında üniversite içi iletişim için yazdığı ve yaklaşık 4 yıl aradan sonra bu gün 40 milyon üyeye ulaşan sosyal ağ projesi Facebook gerçekten bir başarı hikayesi. Hazır yazılmışı varken bilgileri buraya taşımak yerine sizi daha detaylı bir yazıya davet ediyorum; Newsweek, Facebook'u kapak yaptı.

Bu yazıda dikkat çekmek istediğim bir noktayı da belirtmeden geçmek istemiyorum. Proje daha ilk yılında yatırımcı Peter Thiel tarafından 500 bin dolar gibi bir rakam ile desteklenmiş. Bugün ise Peter Thiel hiç pişman olmasa gerek. Bunu belirtmemin sebebi ülkemizde maddi destek göremediği için başarıya ulaşamayan bir sürü proje bulunması. Sadece bilişim seköründe değil tüm sektörlerde Peter Thiel gibi cesur risk yatırımcılarına ihtiyacımız var.

Facebook un yakaladığı bu popülariteden sonra ülkemizde de yeni sosyal ağ girişimleri olacaktır elbette. Ancak ben bundan çok kendini işlevsellik bakımından zenginleştirip farklılaşabilen halihazırda ki uygulamaların satın alımlarına tanık olacağımızı düşünüyorum. Tabi sıfırdan gelerek farkılığını ve zenginliğini ortaya koyabilen yeni girişimlerde başarıyı yakalayacaktır elbet. Tabi yukarıda bahsetiğim gibi başarı için cesur risk yatırımcılarına da büyük görevler düşüyor.

Daha detaylı incelemek ve "facebook trenini kaçırmamak" için Facebook sizleri bekliyor.

Her yönüyle bu projeden hepimizin öğreneceği çok şeyler var.

Bir sonraki yazımda tekrar görüşene dek yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyin.

Paylaşmak üzere,

Sevgi ve Saygılarımla.

Devamını Okuyun »

Herkese Merhabalar,

Bloğumda yaklaşık 1 aydır sosyal konulara ağırlık veriyordum, bu nedenle sakın bu tarz yazılarımdan vazgeçtiğimi sanmayın, girişim incelemelerime ve analizlerime ve yenilik haberlerime kaldığım yerden devam ediyorum inşallah.

Ülkemizdeki başarılı sosyal imleme sitelerinden biri olan Tusul'un yenilenme haberini yaklaşık bir ay önce beraber duymuştuk.

İşte yeni bir Tusul gelişmesiyle karşınızdayım: Tusul Video

Konuyla ilgili Tusul Blog yazısı da burada.

Tusul bu ilk Video modülü ile ülkemizdeki sosyal imleme siteleri arasında gerçekten dikkat çekmeyi başaracaktır diye düşünüyorum.

Daha yeni olması nedeniyle şuan Alpha sürecini yaşayan Tusul Video aslında aklımda şimşeklere vesile oldu da diyebilirim. Nedeni ise, bu yeni işlev sayesinde imlemeyi "yazı/haber imleme" olarak algılamaktan vazgeçip, konuya daha geniş bir açıdan yaklaşmama neden oldu.

Şimdi bu söyleyeceklerim beklide birileri tarafından düşünülüyordur, geliştiriliyordur ya da canlıya alınmak üzeredir, ama görünen o ki ilk yapan kazanıyor. Aklıma düşen yıldırımlardan en etkileyicisi ise şu; Madem ülkemiz kaynaklı girişimlerde yazı/haber imleyebiliyoruz, artık video da imleyebiliyoruz, neden Resim imleyemeyelim? Dedim ya bu bana göre en ilginci, fikirleri ve imlenebilecek öğeleri artırmak sanırım bu alanda halihazırda proje geliştiren arkadaşlarımıza kalıyor.

Bu tür gelişmeler ülkemiz web dünyası için olumlu gelişmeler; fikir, altyapı ve işlevsellik bakımından Web 2.0'ı yakalayan projelerin sayısındaki artış kalite artışına neden olacaktır ki, bu da ülkemizden de "Global Projeler" çıkmasına önayak olacaktır.

Bir video izlediniz, çok beğendiniz ve paylaşmak istiyorsunuz, yoksa siz halen Tusuldatmayanlardan mısınız ? ;)

( Güncelleme [ 04.09.2007 23:55 ] :

İş yoğunluğumdan dolayı buraya ancak taşıyabiliyorum ki; artık Tusul Fotoğraf da yayına alınmış. Sisteme fotoğraf eklemek için video ile aynı işlemleri yapıyorsunuz ve fotoğrafınız tusuldatılmaya başlanıyor.

Yanlız dikkatimi çeken nokta, Tusul Fotoğraf için ayrı bir modül oluşturmak yerine video ile entegre olan bir yapı kullanılmış. Bence yazı/haber, video ve fotoğraf sistemlerinin üçü de birbirinden tam bağımsız olmalı. Bu sayede sadelik ve kolay kullanılabilirlilik daha önplana çıkmış olurki, bu da bizim Tusul deneyimlerimizi daha zevkli hale getirir.

Bir fotoğraf/resim gördünüz/çektiniz, çok beğendiniz ve paylaşmak istiyorsunuz, yoksa siz halen Tusuldatmayanlardan mısınız ? ;)

)

Bir sonraki yazımda tekrar görüşene dek yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyin.

Paylaşmak üzere,

Sevgi ve Saygılarımla.

Devamını Okuyun »

Herkese Merhabalar,

Talihsiz bir şekilde Wordpress erişimimiz mahkeme kararıyla engellenmiş durumda. Talihsiz diyorum, çünkü Wrodpress, dünyanın en büyük blog servislerinden birisi ve bu kapatma kararı aynı zamanda Wordpress bünyesindeki 1 milyondan fazla blogunda erişimimize kapatılması anlamına geliyor.

Blogumdaki header alanında yazdığım ve blog paylaşım felsefemi belirten cümlelere ters bir içerik ile karşınızda olduğumu üzülerek belirtmek istiyorum. Evet, bu kapatma kararı kesinlikle sevgi ve mutluluk içermiyor. (Bu yüzden bu tip beklentideki okurlarımdan şimdilik özür diliyorum, ama konu hakkaten önemli.)

Edindiğim bilgilere göre konuyla ilgili resmi bir açkılama yok, zaten "site kapatma" sayfasında da hiçbir neden gösterilmemiş. Olası durum ise temiz internet ilkelerine ters düşen bir ya da bir kaç blogun kapatılmak istenmesi ve bu yapılırkende tüm wordpress servisinin kapatılması ve yasaklanması. Kısacası kurunun yanında yaşlar da yanıyor resmen.

Daha önce yaşadığımız Youtube'un kapatılması olayından gerekli dersler çıkarılmamış olacak ki, yine böyle bir karar ile karşı karşıyayız maalesef.

Yazımın başlığında belirttiğim gibi; bu kapatma kararı bizi (Blogger kullanıcılarını) etkilemiyor belki, ama bu sessiz kalacağımız anlamına kesinlikle gelmez. Çünkü anladığımız kadarıyla bir damla yüzünden bütün bir okyanus sorumlu tutuluyor. Ayrıca bu sürecin devamında eğer gereken tepkiler gösterilmez, yetkili merciiler bilinçlendirilmez ve olayın büyüklüğü anlatılamaz ise Blogger, Myspace ve Blogcu gibi blog servislerinin kapatılmayacağını bize kim garanti edebilir? Sorumu daha da netleştirecek olursam 1 hafta sonra başka bir Blogger servis kullanıcısının suçu nedeniyle Blogger yasaklanırsa buradan size yine ulaşabilecek miyim?

Konunun bir başka boyutu ise; buna benzer kapatma kararlarına sessiz kaldığımız ve bu tip kararlar uygulanmaya devam edildiği sürece ülkemizdeki bilişim ve iletişimin gelişmesi, bilgi toplumuna doğrı atılan adımlar engellenmiyor mu? ( Diğer ülkeler koşarken, 2 ileri bir geri yürümeye çalışıyoruz maalesef.) Öyle ki; yaşadığımız bu site kapatma süreçleri teknolojiyi ve bilişimi çıkış noktası olarak görmesi gereken bir ülke için gerçekten vahim ötesi bir durumdur.

Eğer İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Haliç'in kirlenmesi sorununa Wordpress'in bu şekilde yasaklanması mantığıyla yaklaşsa idi Haliç'in kirli suyunu temizlemek yerine bütün halici ıslah etmeye çalışmaz mıydı? Benzer örnekleri çoğaltmak elbette mümükün, ama bu örnek ne kadar kuşku götürmez bir şekilde böyle bir çözüme sahip değil ise bu site kapatma da problemlerin çözümü olmamalıydı.

Bu yasaklamanın bana gösterdiği en büyük veri ise; blog dünyamızın değeri ve hayatımızın tüm alanlarına yaptığı pozitif katkı henüz anlaşılamamış. Üstelik blog dünyası öyle hızlı gelişen, öyle hızlı değişen bir dünyaki internetin lokomotifi konumuna gelmiştir tek kelimeyle. Şubat 2007 de yazdığım "Web deki Yeni Çılgınlığımız: Blog" isimli yazım da bu potansiyelden söz etmeye çalışmıştım. Bugün araştırdığım kadarıyla yapılan tahminler gösteriyor ki bu çılgınlık ülkemizde tüm hızıyla devam ederken, bir olgunlaşma dönemine girmişti. Bloglarımızın içerik kalitesinde artışı ve etkileşim boyutunda gerçekten gözle görülür bir olgunlaşmayı yaşadığımız dönemde gelen bu Wordpress yasaklama kararı; üzerinde 40 bin kere düşünülüp ondan sonra verilmesi gereken bir karardır.

Bu konulan yasağa tepki olarak; 3-4 gün önce (bağlantıların hızlanmasıyla) büyük umutlarla bloğumdan kaldırdığım "İnternete Sansür Değil, Sürat Gerek!" kampanya banner ını tekrar bloğuma ekliyorum.

Bilgi ve teknoloji toplumu olmak için İnternete Sansür Değil, Sürat Gerek!

(Güncelleme: [19.08.2007 11:13] Bu kadar yazıdan sonra yasaklı Wordpress uzantılı bloglara nasıl erişebileceğimiz bilgisini vermemek olmazdı sanırım. Sevgili Selim Yörük, "TTNet yasaklarını delme paslaşması" isimli yazısında gerekli bilgileri bizlerle paylaşmış bile.)

(Güncelleme: [22.08.2007 23:43] Konu ile ilgili Blog Kazanında; "Adnan Oktar’dan basın açıklaması" başlığıyla yeni bir gelişme duyurulmuş. Yazıdan ve yorumlardan anladığım kadarıyla WordPress de sütten çıkmış ak kaşık değil, sağolsun kendisi sürecin gelişmesinde başrolü oynamış. Ama herşeye rağmen onbinlerce Türk blogcusu mağdur edilmemeliydi, işte yanlış burada! )

Tüm yasaklara rağmen, bir sonraki yazımda tekrar görüşene dek yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyin !

Tekrar paylaşmak üzere,

Sevgi ve Saygılarımla.
Devamını Okuyun »

Herkese Merhabalar,

Yaklaşık 2 ay önce Blograzzi’nin yayın hayatına (beta) başlayışını sizlerle ilk olarak paylaşma fırsatı bulmuştum. Tabi, Blograzzi’nin o günlerde henüz “beta test” aşamasında olduğunu idrak edemediğim için (heyecandan olsa gerek) bu paylaşımda bulunmuş ve sevgili Arda Kutsal’ın cümleleriyle “Evet kendisi Blograzziyi betaya alındığı anda keşfeden, tüm blogosferin haberdar olmasını sağlayan sonra da sunucularımızın yıpranmasına sebep olan blogdur. :)” şeklinde nitelendirilmiştim.
Yeni yüzünün demosunu test etme fırsatını bulduğum Blograzzi bu gün itibariyle yenilenerek yeni yüzüne ve yeni “Blograzzi Algoritması”na kavuştu. Bu haberi gönül rahatlığıyla veriyorum, çünkü artık Blograzzi test aşamasında değil, hatta hakkında ( bloğum da dahil olmak üzere ( 1, 2 ) ) bir çok blog da çeşitli konularda ahkam bile kesildi.

Yazı başlığımda da belirttiğim gibi bu yeni tasarım ile Blograzzi kendi kimliğini tam olarak bulmuş diyebilirim. Yeşil ağırlıklı tasarım yerini beyaz ve rengârenk albenili bir tasarıma bırakmış. Bu başarılı tasarım için Cleo Graphics’in de hakkını vermek gerekiyor tabi.

Bir diğer önemli ve göze çarpan değişim de geçtiğimiz günlerde oldukça gündeme gelen ve tartışılan puanlama algoritmasında olmuş. Yeni Algoritma da gözlemlediğim kadarıyla kullanıcıya yapılan yorum sayılarının, verilen oyların ve favorilere eklenme sayılarının oluşturulan puana olan etkileri oransal olarak azaltılmış. Tabi yorumlara katılıyorum, katılmıyorum ve şikayet etmek istiyorum işlevlerinin de kullanıcı/blog profilleri açısından ve puanlamaya olan etkileri açısından daha değer kazandığını düşünüyorum. Tahmin ettiğim bu değişiklikler spam olarak nitelendirebileceğimiz kullanıcılar ve bloglar için güzel bir önlem olacaktır. Zaten önceki versiyon ile yeni versiyon arasında belli başlı kullanıcılarda bu değişim kendini iyice hissettirmiş ve bu kullanıcıların puanları 4,5 puan kadar azalmış ve dolayısıyla da sıralama da bir hayli gerilemişler. Spam görüntüsünden uzak bloglarda ise bu değişim gözlemlediğim kadarıyla puansal olarak eksi yönde ortalama 1,5 ( +1,-1 ) puan olmuş. Bu da gayet normal bir durum. Algoritmadaki bu değişikliğin spam blog ve spam kullanıcılara önlem almak adına yeterli olup olmayacağını birlikte göreceğiz, ancak ben kesinlikle olumlu bir etki oluşturacağı kanaatindeyim.

Yeni gelen özelliklerden birisi “Günün Blogu”. Bu özellik sayesinde paylaşımı hak eden bloglar Blograzzi den daha fazla trafik çekebilecektir düşüncesindeyim. Hangi kriterlere uygun olan blogların burada gösterileceği bilgisine ilerleyen günlerde daha sağlıklı bir şekilde ulaşabileceğiz sanırım. Beklentim bu sayede çok güzel ve dolu dolu bloglar keşfediyor olacağız yönünde.

Gözüme çarpan diğer yeniliklere değinecek olursak;
- Genel tasarımdaki bazı öğelerin yerleri değiştirilmiş,
- Blog detay sayfalarındaki blog istatistikleri başarıyla ayrıştırılmış,
- Blog yorumunu şikayet edebilme özelliği eklenmiş,
- Mesajlaşma da Kullanıcılara blok koyma özelliği getirilmiş.

Bu yeni haliyle gerçekten başarılı buldum Blograzzi’yi. Blograzzi ülkemizdeki blog dünyasının etkileşimine ve ulaşılabilirliğine oldukça büyük katkıları olan bir girişim olacak gibi görünüyor.

Kendi kimliğini bulmuş Blograzzi’ye bu yeni tasarımı ve özellikleri ile daha da başarılar diliyorum.

Bir sonraki yazımda tekrar görüşene dek yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyin.

Tekrar paylaşmak üzere,

Sevgi ve Saygılarımla.
Devamını Okuyun »

Herkese Merhabalar,

Bildiğiniz gibi 22 Temmuz 2007 Pazar akşamı seçimler tamamlandı ve böylece ülkemizde ki bir gündem maddesini de geride bıraktık iyisiyle kötüsüyle.

Kimimizin istediği/beklediği sonuçlar ortaya çıktı, kimimizin ise istemediği/beklemediği.

Kimimiz televizyon ekranından heyecanla takip ederken sonuçları, kimimiz ilgi bile duymadı belkide.

Bazılarımız da televizyon la birlikte internet medyasından takip etti sonuçları önceki yıllardan farklı olarak.

İnternetteki çoğu haber sitesi, seçim sitesi sonuçları anında vermenin telaşıyla önümüze öylesine ekranlar koymuştu, bazıları da zamanlamayı gözardı edip tasarıma, görüntüye yoğunlaşmıştı. Ama bazı siteler de vardı ki her iki işlevi de aynı anda ve kusursuz koydu önümüze.

Başlıktan da anlayacağınız üzere hız, tasarım ve işlevsellik bakımından benim en çok hoşuma giden ve takip ettiğim web ekranlarının başında NTVMSNBC'nin seçim projesi olan Ntvmsnbc Seçim 2007 vardı.

İnternet medyası 2007 seçimleri ile birlikte ilk kez bu kadar yaygın ve güçlü bir şekilde kullanılmış oldu. Bakalım bir daha ki seçimlere bizi nasıl bir internet medyası bekliyor olacak.

NTVMSNBC’nin hazırladığı Seçim 2007 sayfasında iller ve bölgeler bazında ve Türkiye genelinde seçim verilerini anında izleme fırsatı buldum. Türkiye haritasında istenilen ilin üzerine tıklayarak o ille ilgili o ana kadar ortaya çıkan tüm seçim verilerine ulaşmak mümkün oldu, hemde hızlı ve detaylıca.

"Kesinleşen Milletvekilleri" kısmında gelen son verilere göre kesinleşen milletvekillerinin özgeçmişlerine ulaşabildik. "Seçim Sohbeti", "Yeni Meclis'e Mektuplar" bölümleri ve "Seçim 2007 İzleyici Yorumları" sayfası ile de gerçekten yaşan bir sistem vardı NTVMSNBC'de.

Zaten sistemin yaşayışı kendisini Alexa'da da oldukça hissettirmiş görünüyor.
25 Temmuz 2007 Saat 23:45 Alexa istatistiği;27 Temmuz 2007 Saat 9:00 Alexa istatistiği;
Öncelikle NTVMSNBC'yi ve projede emeği geçen herkesi bu seçim 2007 projesi için tebrik ediyorum, diğer intenet medyaları için örnek alınması gereken bir çalışma kesinlikle.

(
Güncelleme :
Projenin teknolojik altyapısı Nexum Boğaziçi, arayüz tasarımları Nexum Creative tarafından yapılmış.
İlgili Link : Seçimin Kalbi NTVMSNBC’de Attı
)

Bakalım, bir daha ki seçimlerin Web'deki galibi kim olacak?

Bir sonraki yazımda tekrar görüşene dek yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyin.

Tekrar paylaşmak üzere,

Sevgi ve Saygılarımla.
Devamını Okuyun »


Herkese Merhabalar,

Gerçek hayatın yoğunluğundan sıyrılıp girişim incelemelerimize kaldığımız yerden isbuluyorum.com ile devam ediyoruz.

11 Haziran 2007 itibari ile tam 34 farklı kariyer sitesinin ilanlarına tek bir noktadan rahatlıkla ulaşabileceğimiz bir site isbuluyorum.com. Anasayfadaki tarih bazlı haberlere baktığımızda bu sayı giderek artacağa benziyor.

Sitede seçeceğiniz "anahtar kelime", "şehir" ve "hedef kariyer sitesi" kriterleriyle hedeflediğiniz ilanlara kolayca ulaşabiliyorsunuz. İlan sonuç listenizi kaydedip daha sonrası için saklayabiliyorsunuz. Kaydetme işlemi için ise üye olup sisteme giriş yapmanıza gerek kalmıyor. Yani "Aramalarım" kısmı için Çerez (Cookie) kullanılmış. Dolayısı ile bilgisayarınızdaki çerezleri sildiğinizde arama kayıtlarınızda kaybolacaktır. Bu nokta da İşBuluyorum ekibine basit te olsa bir üyelik sistemi ile üyelerin kayıtlarını ( aramalarım vb. ) veritabanında tutmasını tavsiye ediyorum.

Gelelim ilan detay sayfasına; ilgilendiğimiz bir ilanın detay sayfasına geldiğimizde ilanın sistem tarafından gerçek kaynağından otomatik alınmış versiyonu karşılıyor bizi. Bu sayfadan ilana başvuru yapabiliyorsunuz. Ayrıca çok güzel düşünülmüş biş işlev var ki; o da ilan sahibi şirketin bilgilerine ulaşmak için Google için hazırlanımş arama butonu. Sayfa daki içeriğin otomatik yapılandırılmasından kaynaklandığını düşündüğüm bozukluklardan da ( kelimelerin bitişikliği vb. ) bahsetmeden geçemeyeceğim tabi.

Site de KKTC'li vatandaşlarımız da unutulmamış Sol alttaki bayraklar yardımı ile geçiş yapabiliyorsunuz ülkeler arası. Ancak içerik eksikliğinden henüz arama yapılamıyor KKTC için. İlerleyen zamanlarda gerekli içeriklerin temini ile KKTC için iş ilanları da aranabilecek diye umuyorum.

Site de ayrıca "Girişimcilere İş Fikirleri" başlıklı bir bölümde mevcut. Zaman geçtikçe içerik olarak zenginleşeceğini umduğum bu bölümde ileride faydalı bir kaynak haline gelecektir.

İş ilanları için ortak bir çatı olma özelliğinde ki isbuluyorum.com bu yönüyle şüphesiz değer kazanacak bir servis olduğunu düşünüyorum. Ancak takip edilebilirliliğin daha kolay olması için gerekli hamlelerin de yapılması gerekiyor kesinlikle. Örneğin;
- aramaların uzun vadeli saklanabilmesi için üyelik sistemi ,
- ilanların sektör bazlı kategorilendirilmesi,
- yeni eklenecek ilanların kolay takibi takibi için RSS/Atom desteği,
- tasarımın Web 2.0 trendleri bakımından gözden geçirilmesi.

Bunlara benzer kullanıcıya güzel deneyimler yaşatacak işlevlerin de eklenmesiyle isbuluyorum.com, İK sektöründe değer oluşturacak ve yeni iş arayışında olanların işlerini bir hayli kolaylaştıracak çok faydalı bir servis neden olmasın?

Site tanıtımının hızlandırılması amacıyla ise ( bence ) doğru bir karar alınıp blogosfer hedef alınmış. Nasıl mı? Siz de bir Blog sahibi iseniz; isbuluyorum.com hakkında bloğunuzda yazı yazarak Cowon D2 kazanma şansını yakalayabilirsiniz. Bu yönüyle de blogosferde ayrı bir pazarlama bakış açısı tecrübe ettiğimizi söyleyebilirim.

Şahsen yeni bir iş arayışında olsam teker teker kariyer sitelerini gezmektense ilk adımda böyle bir servisten faydalanıp zaman kazanırdım diye düşünüyorum. Ya siz ne yapardınız?

Sonraki yazımda tekrar görüşene dek yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyin.

Tekrar paylaşmak üzere,

Sevgi ve Saygılarımla.

Devamını Okuyun »

Sevgili okurlarım size "Google nedir?" diye bir soru soracak olsam ya benimle alay edersiniz ya da en iyi ihtimalle yadırgarsınız (doğal olarak). Muhteşem! Demek ki Google'u tanımayanımız ve bilmeyenimiz yok.

Google Nedir?

Ben yine de kısaca bir hatırlatma yapayım isterseniz. Kendisi; dünyanın en büyük arama motoru. YouTube, DoubleClick ve FeedBurner gibi satım alımlara milyarlarca dolar harcamış, birbiriyle entegre çalışan onlarca dünya çapında servisi olan ve geçtiğimiz aylarda 66.3 milyar dolar gibi bir değer ile 2007 yılı dünyanın en değerli markası seçilen bir internet devi Google.

Hataya Gelelim Lütfen!

Bu kısacık özetten sonra konuyu çok fazla uzatmadan asıl değinmek istediğim noktaya geçmek istiyorum müsadenizle. Google aramalarında sonuçların sayfa sayısına göre uzayıp giden "O" larını da ( Goooooooogle gibi ) biliriz ve tıpkı benim gibi sizler de ilk gördüğünüzde beğenmişsinizdir bu işlevi.

Peki ya bu "O" ların her zaman gerçek sayfa sayısını göstermediğini söylesem size ! Evet anlayacağınız üzere sevgili Google'umuzda sayfalama hatası mevcut. Tabi bütün aramalarda bu hata ile karşılaşılmıyor, hata ile kelime grubu şeklinde ararken karşılaşmak mümkün, diğer yöntemlerde (mesela kelimeler arası + kullanırken) karşılaşılmıyor. Dolayısı ile de farkedilmesi kolay bir hata değil. Mesleğim gereği irili ufaklı birçok projede görev aldım ve halen alıyorum, testlerinizden sonra hatasız (bug free) olarak nitelendirebileceğiniz ve canlıya aldığınız projelerde bile öngörmediğiniz bu tip hatalar ile karşılaşabiliyoruz maalesef.

Açıklama !

Hatanın ayrıntılarına geçmeden önce şunları ifade etmeliyim ki; Bu hatadan daha önce başka yerde bahdedilmemiş olması her yönden ilginç bir durum. Daha önce başkalarınca farkedilmemesi ya da farkedilip web de yer bulmaması. Tabi bu yazıyı yazarak başkalarının hatalarını araştırıp, gündeme getirip çıkar sağlama amacında olmadığımı da belirtmek istiyorum.

Amacım böylesine büyük bir web devinin en önemli projesinde bile hatalar olabileceğini ( hatasız yazılım olamayacağının nadide örneklerinden biridir bu bence ) ortaya koymak. Tabi yazıyı yazmam daki başka bir etken de; Google Türkiye'nin Bize Ulaşın sayfasındaki yönlendirilen Yardım Merkezi sayfasının türkçe olmayıp ingilizcesinin bize sunulması. Bu nokta da herhangi bir bilgisayar dan ingilizce bilmeyen bir bireyin bile hata mesajlarına Google'ın değer vermesi gerektiğini düşünüyorum. Yazıdan, sonraki beklentim ise daha önce ( Şubat 2007 ) sevgili Murat Buyurgan'ın Türkiye’de Google’a nasıl ulaşırsınız? yazısında da belirttiği gibi Google Türkiye'nin gerçekten ulaşılabilir bir hale gelmesi ve tabiki hatanın da ortadan kaldırılması. Gerçi hata sanırım sadece Google Türkiye'de değil tüm ülke sayfalarında var, bu yüzden Google Merkezi de ilgilendiriyor.

Hatayı Yaşatalım !

Bu kadar açıklamadan sonra gelelim hataları yaşatmaya. İlk olarak tarayıcınızda Google'ı açıp arama kutusuna aynen "sayfalama hatası" yazıp aratalım ve sayfalar arasında 1, 4 ve 2 şeklinde dolaşalım. Sayfalar arası gezindiğimizde aşağıdaki gibi sayfa sayılarında tutarsızlıklara rastlıyoruz;



İkinci olarak ta bu sefer arama kutusuna aynen "deneme 123" yazıp aratalım ve yine sayfalar arası 1, 8 ve 3 şeklinde dolaşalım. Sayfalar arası gezindiğimizde yine aşağıdaki gibi sayfa sayılarında tutarsızlıklara rastlıyoruz;

Sonuç !

Gördüğünüz gibi sayfalama hatası ortada. Ancak bu yazımdan sonra yukarıda test ettiğimiz aramalardaki sonuç sayısı değişebileceğinden (artabileceğinden) hata yaşatılamayabilir de (tabi eğer sebep kayıt sayısı ise). Hata ile ilgili olarak haddimi aşıp teknik tahminlerde ya da önerilerde bulunmayacağım elbette. Bu onca mühendise saygısızlık olur sanırım. Ben sadece gözüme takılan ve beni bir Google sever olarak rahatsız eden bu yanlışı paylaşmak istiyorum elbette.

Sonuç olarak Google dan "yaptığımız aramaların sonuçlarından bizi mahrum etmemesini" isteyelim ve hiçbir yazılımın kusursuz olmayacağını bir daha hatırlayalım.

Sevgili Google bir dostun olarak, aramalarımı yanlış sayfalamanı istemiyorum, anlıyor musun beni :).

Sonraki yazımda tekrar görüşene dek yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyin.

Tekrar paylaşmak üzere,

Sevgi ve Saygılarımla.
Devamını Okuyun »


Herkese Merhabalar,

Genellikle web dünyasındaki güncel gelişmeleri ve yorumlarımı paylaştığım bloğumda bu seferde alt başlıklar halinde, internetin geleceği (Web.30) adına paylaşımlarda bulunmak istiyorum müsadenizle.

Web2.0' ı Anlayabildik mi ?

Çok fazla değil, az biraz interneti ve yeni nesil girişimleri takip ediyorsanız Web2.0 kavramını (yeterince) duymuş ve ne olduğunu az çok idrak etmişsinizdir.

Peki hiç düşündünüz mü web2.0 ile birlikte internet nereye doğru ve nasıl şekillenecek? Nasıl bir web3.0 bekliyor bizi ve ne kadar uzak bize? Yoksa Web2.0 gibi ansızın içinde mi bulacağız kendimizi?

Aslında daha web2.0 ı kavramaya çalışırken buda nesi, şimdi nereden çıktı bu web3.0 dediğinizi duyar gibiyim. Ancak teknolojinin yansıması olan internetin kaçınılmaz özelliği sürekli yenilenmek. Bize de bu yenilenmeyi takip etmek ve olabildiğince hayatımıza yansıtmak düşüyor sanırım.

Web3.0 da Ne ?

Kendimizi psikolojik olarak web3.0 a biraz hazırladıysak şimdi gelin nasıl bir web in bizi beklediğine değinelim. Yazının başlığında belirttiğim Semantik Web, Web3.0 ın diğer adı.

"Semantik Web" anlam olarak "anlamsal internet" karşılığına geliyor türkçemizde. Yani internetteki içeriğin sadece harf ve kelime guruplarından ibaret olmadığı, bu kelime guruplarının sahip olduğu anlamın ve profilllerimizin de ( web de paylaştığımız bütün bilgilerimiz profilimizin ta kendisidir ) değer kazandığı bir web web3.0. Dilerseniz genel bir örnekle bunu daha da somutlaştıralım. Herhangi bir arama motorunu kullanarak bir arama yaptınız. Karşınıza çıkan sonuçlar tamamen içerik odaklı sonuçlardır. Yazdığınız kelimleri içeren siteler popülaritesine göre sırayla dökülür önünüzde. İşte Semantik Web'in farkı burada karşımıza çıkacak. Yaptığımız arama sonuçları içerik odaklı değil, anlam ve profil odaklı olacak. Yani yazdığımız kelimelerin anlamını gerçek manada içeren ve web3.0 için oluşacak olan profilimize en uygun sonuçlar çıkacak karşımıza artık. İşte tam bu noktayı yapay zekanın web'e, internet teknolojilerine dahil olduğu bir nokta olarak ta gösterebiliriz. Yapay Zeka üzerine kurulu web siteleri profilimize göre özelleşecek ve bizi tanıdığı ölçüde bizim içeriğimizi bize sunacak. Arama motoru için verdiğim örnek bu oluşumun sadece bir parçası.

Yeri gelmişken sevgili Hasan Özgan'ın konuyla ilgili güzel bir çalışmasının meyvesi olan bu değerli yazısını da okumanızı tavsiye ediyorum.

Peki Neden Yapay Zekaya İhtiyaç Var ?

Web3.0 gelişiminde en önemli faktörler devasa büyüklükteki içerikler ve on milyonlarca profiller olacak. Dolayısı bu devasa data katmanlarını karşılaştırmak, yorumlamak, ilişkileri yakalamak ve değişimleri öğrenerek güncel kalmak web3.0'ın temeli ve bu da ancak yapay zeka ile mümkün. Yani içeriğini sürekli güncel tutan, gelen kullanıcılarının profillerini öğrenen ve buna göre kendini size sunan dinamik sitelerden bahsediyorum. Burada içeriği kullanıcılarınn oluşturduğu web'den (Web.20), kendini oluşturan, yenileyen ve güncelleyen kullanıcı odaklı web'e doğru bir yönelmeyi rahatlıkla sezebilirsiniz.

Web2.0'dan Web3.0'a Geçiş

Peki nasıl olacakta bu yöneliş gerçekleşecek. Günümüzde webde bulunan içerik web3.0 için aslında çok yetersiz bir içerik. Devede kulak olarak betimlesek sanırım abartmış olmayız. Hergün yeni yeni web2.0 siteleri türeyerek bu bilgi açığını kapatmak adına misyon üstleniyor aslında. Yani kullanıcılar olarak bizler web3.0 için harıl harıl içerik giriyoruz da diyebiliriz neredeyse. Bu biraz insanın internet kullanımını sorgulamasına neden olabilir ancak kaçınılmaz olan bir gerçek. Özetle web2.0 günümüzde her ne kadar amaç ise aynı zamanda web3.0 için bir araç. Dolayısı ile web3.0 için gerekli profillerimizi ve içeriği web2.0 üretecek. Geriye de, yapay zekanın gelişmesi ve web ile bütünleşmesi kalıyor.

Web3.0 İçin Web Devleri Neler Yapıyor ?

Günümüzün devleri olan Google, Yahoo ve ülkemizden Nokta gibi devler ise gerekli içeriğe sahip olma adına cömert davranarak durmadan satın alımlar yapıyorlar. Google' ın Youtube ve FeedBurner'ı satın alması, Yahoo'nun Mybloglog ve benzeri satın alımları, Nokta'nın Blogcu satın alımı bu girişimlerin popüleriteleri ve getirileri kadar sahip oldukları içerikleri içindir aynı zamanda. Web3.0 için gerekli bilgiyi elinde en çok bulunduran devler gelecekte avantajlı olacaklarının çok iyi bilincindeler. Sadece satın alım değil aynı zamanda ar-ge ile yapay zeka alanına da yatırım yaptıkları kulağımıza gelen diğer haberlerden.

Sematik Web'in Öncülerinden: Hakia

Hakia, ( eğer duymadı iseniz ) Semantik Web in habercilerinden, öncülerinden bir arama motoru. Yukarıdaki bahsettğimiz web3.0 arama motoru örneğine günümüzün belkide en yakın arama motoru. Yaptığınız aramalarda içerik bazlı değil anlam bazlı aramalar yapabiliyorsunuz. Gerçekten ciddi yatırımlar ile bu güne gelen Hakia'nın Web3.0 a geçiş aşamasındaki kazanacağım önemi ve popüleriteyi inanın tahmin etmek çokta zor değil. Dilerim anasayfa da bahsettikleri Türkiye sürümüde bir an önca yayına başlar, başlar da azda olsa semantik arama tecrübesini dilimizde de tatmaya başlarız.

Sonuç

Web3.0 ile birlikte çok daha dinamik, inanılmaz bir içeriğie sahip ve pazarlama odaklı bir web bizleri bekliyor. Aslında yazımın başlığında kullandığım "Ne kadar sempatik" kelimesi de bu yüzden. Her ortamda tanınmak ve direk bize odaklı bir web le haşır eşir olmak ne kadar huzur verecek bize merakla bekliyorum. Eğer Gmail kulllanırken mailinizin içeriği ile örtüşen hemen sağdaki Adsense reklamlarından sıkılanlardansanız, web3.0 adına sizi zor bir geçiş evresi bekliyor diyebiliriz, Ne dersiniz?

Tekrar paylaşmak üzere,

Sevgi ve Saygılarımla.
Devamını Okuyun »

Herkese Merhabalar,

Google Analytics kullanıyorsanız, son bir hafta içinde yeni yüzüyle tanışmışsınızdır muhakkak. Ama kullandığınız halde yenilenmiş Analytics i görmediyseniz, bir bakın derim yeniliklerine.

İstatistik gösterimlerinde flash kullanarak kullanıcısına daha hızlı ve daha kolay bir arayüz sunduğunu söyleyebilirim Google ın.

Tabiki her yenilik muhakkak güzel şeyler getirecektir. Bu nokta da Google Analystics te oldukça başarılı bir yenilenme geçirmiş.

Ancak bütün bunlara nazaran karşılaştığım ve çokta hoşnut olmadığım bir detayı paylaşmak istiyorum sizlerle.

Analtics in arayüzündeki ilk sayfada gelen "Map Overlay" da Türkiyemizin konumlandırıldığı kıta parçası hayli ilginç. Daha iyi görmek için detaya gittiğimde aşağıdaki resimle karşılaştım.

Google Analytics
Evet yanlış görmüyorsunuz. Türkiye Batı Asya sınırları içerisinde gösteriliyor. Şimdi düşünüyorum da tüm sportif turnuvalarda ( futbol, baketbol vs. ) Avrupa ile iç içe olan, özellikle de son 20 yılında AB ile haşır neşir olan Ülkemiz nasıl oluyor da Google gibi bir dünya markası tarafından Batı Asya sınırlarına alınıyor anlamış değilim.

Tamam, doğu ile elbette çok sıkı ilişkilerimiz var, kökenimiz doğu, doğumuzda Türk asıllı milletlerimizle komşuyuz ama Avrupa sınırları içinde olduğumuz ve Avrupalı olduğumuz yadsınamaz bir gerçek. Türk milleti olarak biz bu gerçeği çok iyi biliyoruz ama ya ülkemiz hakkında ciddi bilgisi olmayan dünya insanlarını yanıltmazmı bu hatalı grafik.

Geçtiğimiz aylarda yaşadığımız Google Earth daki Diyarbakır kirizinden sonra buda kesinlikle bir hatadır. Bunun bilinçli bir çalışma değil, sadece düzeltilecek bir hata olmasını umuyorum.

Bu noktada Google Türkiye'yi de göreve çağırıyorum. Bu yanlışın düzeltilmesini özellikle takip ediyor olacağım.

Siz sevgili okuyucularımından da ricam bu hassas konuyu mümkün olduğunca duyurup internet üzerinde tepki oluşurmamızdır.

Tekrar Görüşmek Üzere,

Sevgi ve Saygılarımla...

Devamını Okuyun »

Herkese Merhabalar,

Yaklaşık 1,5 ay önceki yazımda Mynet Email'in kapasitesini 5 Gb'a çıkardığını yorumlamıştım sizlere ve şu görüşümü paylaşmıştım sizlerle;

"Daha çok alan, daha çok özgürlük sloganıyla yapılan bu hamle ile bakalım Mynet Email rakipleri karşısında nasıl bir konum elde edecek, ya da rakipleri bu hamleye karşı nasıl bir hamle yapacak? Bunu ilerleyen dönemlerde daha iyi gözlemliyor olacağız" .

Mynet'in bu kapasite artırımından 3 hafta kadar sonra, bu Mayıs ayında 10. yılını kutlayacak olan Yahoo'nun Mayıs 2007′de sınırsız e-posta alanı vermeye hazırlandığının duyumlarını almaya başladık. Bu duyumların hemen ardından ( yaklaşık 10 gün sonra ) ülkemizden bir girişim olan Zomla.Com'un 6 Gb lık e-posta kapasitesi ile yayın hayatına başladığını öğrendik. Bunun da ardından, yaklaşık 1 hafta sonra Mynet'in sınırsız kapasite sunmaya başladığını öğrendik.

Bütün bu gelişmelerle birlikte diğer taraftan Gmail'in ve Hotmail'in yeni entegre servisler ile konumlarını daha da güçlendirmeye çalıştıkları da ortada. Bütün bunlar bize gösteriyor ki; servis sağlayıcıların Email rekabeti gititkçe kızışıyor.

Aslında benim burada dikkatini çekmek ve eleştirmek istediğim nokta, tüm bu rekabetin ve çekişmelerin sürekli e-posta kapasiteleri üzerinden yürütülmesi. Tamam, bir e-posta servisi için tabiki kapasite çok önemli ama bütün büyük servis sağlayıcılardan da ( Gmail, Hotmail, Mynet, Yahoo, Zomla ) hemen hemen aynı şeyleri işitir olmamız bir nevi sıradanlaştırdı sanki yüksek kapasiteyi. Kaldı ki, zaten bu kapasiteleri dolduracak kullanıcların oranı çok az. Elbette birileri çıkıp bu kapasitelerde yetmiyor diyebilir ama farklı hesap yada servislerle rahatlıkla çözebilirler ihtiyaçlarını.

İnanın bugün bu oyunculardan birisi ya da yeni bir oyuncu çıksa ve "benim kapasitem (artık) şu kadar" dese, internetle haşır neşir olmayan birisi bile; "eee, ne var bunda, diğerlerinde de var aynı hizmet" çok rahat diyeblir. Bu yüzden artık bu noktadan sonra oyuncuların kapasite üzerine daha fazla gitmemeleri gerektiğini, kendilerini rakiplerinden öne çıkaracak yenilikçi hamleler peşinde koşmaları gerektiğine inanıyorum. Belki biraz daha yaratıcı yada biraz daha innovatif olmaları gerekiyor.

Email sağlayıcılarının yeni hamlelerini bende sizler gibi merakla takip ediyor olacağım. İnşallah yeni bir kapasite lansmanı daha duymayız :).

Tekrar Görüşmek Üzere,

Sevgi ve Saygılarımla.
Devamını Okuyun »

Herkse Merhabalar,

Son yıllarda, ülkemizde lider portal konumunda bulunan Mynet, sunduğu hizmetlerden birisi olan Mynet Email'in kapasitesini 5 Gb gibi devasa bir boyuta taşımış. Bu sayede Mynet üyeleri, gelen emailleri uzun süre silmeden posta kutusunda tutabiliyor olacaklar.

Ayrıca sistemdeki "İçerik Filtreleme Sistemi"nin yenilenerek daha başarılı şekilde istenmeyen emailleri engellediği de belirtilen gelişmelerden bir diğeri. Yeni içerik filtreleme sistemiyle istenmeyen emaillerin (SPAM) ve virüslerin Mynet kullanıcılarının posta kutusuna girişi daha sağlıklı engelleniyor olacak sanırım. Bu emailler bir süreliğine ‘Süzgeç Klasörü’nde saklandıktan sonra siliniyor olacak. Tespit edilen istenmeyen emaillerin ise sisteme girişi otomatik olarak engelleniyor.

Mynet’in kapasite artırımının yanı sıra bir başka yeni uygulama ise, yine ücretsiz verilen POP3 desteği olmuş. Kullanıcılar böylece Mynet Email ile her yerden iletişim özgürlüğüne kavuşuyor olacak. POP3 desteği sayesinde, Mynet mail sahipleri e-mail hesabındaki bütün mailleri bilgisayara indirme; internet erişimi olmadığı zamanlarda Outlook ve benzeri e-mail programları üzerinden saklı e-maillere kolayca ulaşma ve çalışma imkânı veriyor. Dahası kullanıcı cep telefonundan da tüm emaillerine kolayca ulaşabiliyor artık.

Mynet'i bu atılımında dolayı tebrik ediyorum, ancak sağlanan bu kapasitenin gerçekte ne kadarının kullanıcılar tarafından kullanılacağını şimdiden merak ediyorum doğrusu. Öyleki rakipleri olan Gmail (2,8 Gb), Hotmail (1 Gb), Yahoo Posta (1 Gb) ve Ekolay Eposta (1 Gb) kullanıcıları bile bu kapasitelerin çok azını kullanıyor güvenlik endişesiyle.

"Daha çok alan, daha çok özgürlük" sloganıyla yapılan bu hamle ile bakalım Mynet Email rakipleri karşısında nasıl bir konum elde edecek, ya da rakipleri, bu hamleye karşı, karşı bir hamle yapacak mı? Bunu ilerleyen dönemlerde daha iyi gözlemliyor olacağız. Ancak gerçek şu ki; Mynet bu 5 Gb hamlesi ile elini oldukça güçlendirmiş gözüküyor. Tabi aynı oranda altyapıya da yatırım yapıldı ise. Siz ne dersiniz?

Tekrar görüşmek üzere,

Sevgi ve Saygılarımla.

Devamını Okuyun »

Tekrar Merhabalar,

Google Earth ile ilgili bir araştırma yaparken rastladığım ve çok hoşuma giden bir hizmeti paylaşmak istiyorum sizlerle; İstanbul Earth ( İstanbul Şehir Rehberi ).

Şuan test aşamasında olduğunu öğrendiğim İstanbul Earth, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Bilgi İşlem Müdürülüğü mühendislerince yapılan 6 aylık bir çalışmanın sonucu. Projede 1/5000 ölçekli yüksek çözünürlüklü 4 milyon adet hava fotoğrafı kullanılmış. Bu sayede rehbere, İstanbul’a ait yaklaşık 1,5 milyon bina, 80 bin sokak-cadde bilgisi konumlandırılmış. Ayrıca rehber kullanılarak, aranılan yerin hava fotoğraflarına adres girilerek ulaşılabiliyorsunuz.

Rehberde en çok hoşuma giden noktalardan birisi; İstanbul’un önemli kültür, sanat ve spor merkezlerinin de belirtilmasi, yangın, trafik kazası, yol çalışması, doğalgaz arızası gibi olayların nerede meydana geldiği eşzamanlı olarak duyurulacak olması. Ayrıca vatandaşlar olarak güncel olaylarla ilgili şikayetlerimizi de bildirebileceğiz. Rehberdeki görüntüleri, e-mail yoluyla paylaşabiliyor olmamızda başka bir güzel nokta.

Yazının başında da belirttiğim gibi proje henüz test aşamasında ama sistemin tam olarak hizmete girmesi bu ay içerisinde mümkün olacakmış.

Burada benim dikkat çekmek istediğim nokta e-devlet projelerine bir yenisinin daha eklenmesi, üstelik google earth gibi hayranlıkla incelediğimiz bir uygulamaya rakip olarak ( sadece İstanbul için ) konumlanması. Yukarıda saydığım özellikler tamamen hizmete girdğinde bence istanbul için google earth yerine İstanbul Earth kullanmamız için hiç bir neden kalmıyor.

Darısı diğer tüm illerimizin başına.

Tekrar Görüşmek Üzere,

Sevgi ve Saygılarımla...

Kaynaklar;
- Haber7
- İnternet Haber
- NTV Msnbc
Devamını Okuyun »


Herkese Merhabalar,

Mailime yeni düşen bir TechCrunch mailinde dikkatimi çeken bir web 2.0 girişimini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yenilenmiş arayüzü ile henüz beta aşamasında olan gör ve bul mantığındaki bu girşimin adı Quintura. Quintura bir arama motoru, ama bildiklerimizden öyle farklı ve güzel düşünülmüş ki beni bu yazımı yazmaya itti.

Yeni bir web girşimi yapmaya girişsek ve bu da arama motoru olsa, herhalde çoğumuz; tıkpı google gibi sade ve hızlı bir arayüz oluşturmaya çalışırdık. İşte Quintura burada farkını ortaya koyuyor. Web 2.0 dan alışık olduğumuz etiket kavramını; "etiket bulutları" haline getirerek herbir etiketi bir arama kriteri haline dönüştürüyor. Her etiket ile ilişkilililerinin de görünüvermesi bulut kavramını doyuruyor sanki. Dahası istediğiniz etiketi aramak için yapmanız gereken tek şey etiket üzerinde beklemek. Kullanılan altyapısı sayesinde "onmouseover" olunan etiket ile ilgili sonuçlar hemen yanda listeleniyor. Olduki etiketleri birlikte kullanmak istiyorsunuz, o zaman da sabit kalmasını istediğiniz etiketleri tıklamak sureti ile istediğiniz farklı kombinasyonlara ulaşabiliyorsunuz. Açıkçası yapıyı biraz karmaşık bulmama rağmen iyi bir pazarlama stratejisi ile bu karmaşıklığın doğrabileceği etkiler aşılabilir diye düşünüyorum. Öyle ki; ürün kadar ürünün sunuş biçimi de ürünün kaderini belirliyor. Şunu da belirtmeliyim ki; siteyi ilk gezişimde kendimi onmouseover mantığına çok fazla kaptırmış olduğumdan olsa gerek sonuçlardan birinin üzerine gelip safyanın açılmasını bekledim :). Quintura' nın bana bu hissi hissettirmesi bu yazıyı yazmamdaki bir diğer etken oldu. Çünkü alışık olmadığım bir reaksiyon göstermiştim. Yine dikkat çeken noktalardan bazıları da arama sonuçlarını kayededebilme, e-mail ile paylaşabilme gibi işlevlerin bulunması.

TechCrunch'taki ilgili makaleye yapılan yorumlarda eleştirilen bir noktaya burada da değinmek istiyorum. Bu nokta da; arama işlevi için Yahoo alt yapısının kullanılması. Zaten sonuç listesinin hemen altında "Powered by Yahoo XML" linkini rahatlıkla görebiliyorsunuz. Tabi bu noktada hakkaten insan düşünmeden edemiyor; böyle bir girişim tamamıyla başka bir projeye bağımlı kalmalı mı? Benim bu konudaki düşüncem tabiki hayır ama, sanırım bu bağımlılığın avantaj ve dezavantajlarını ilerleyen zaman dilimlerinde daha iyi görebileceğiz.

Quintura beta haliyle arama motorları içerisinde yeni bir soluk getireceğe benziyor. Klasik google yaklaşımı bir arama motoru yerine daha görsel ve daha etkileyici bir arama motorunu bize vaad ediyor . Tabi bu nokta da aramalarda getirilen sonuçların kalitesi de elbette önemli. Yahoo'nun yeni optimizasyonlara gitmesi ya da gitmemesi, atacağı her stratejik adım direkt olarak bu girişimi de etkileyeceğe benziyor.

Üzerinde durmak istediğim bir diğer nokta da yine yorumlarda site admin(ler)ince değinilen yeni eklenecek işlevler. Bunlar; aranan etiket bulutlarının kullanıcılara özel hale getirilebilmesi, kullanıcıya özel yeni etiket bulutları oluşturulabilmesi ve kaydedilebilmesi gibi kullanıcı odaklılığı sağlayacak web2.0 işlevleri. Ayrıca Quintura'nın daha hızlı yaygınlaşması için fonksiyonalitelerinin bloglara ve diğer sitelere taşınabilmesini sağlamak ta (tıpkı google gibi ) düşünülen bir diğer fonksiyonalite.

Bu kadar yorumdan sonra sizi girişimi incelemeye ve görüşlerinizi paylaşmaya davet ediyorum. Umuyorum ki, yeni gişirimleriniz için ufkunuzu açacak bişeyler bulacaksınız.

Tekrar Görüşmek Üzere,

Sevgi ve Saygılarımla...
Devamını Okuyun »

Herkese Selamlar,

Bu seferde gelin web deki yeni çılgınlığımız olan Blog kavramı üzerinde biraz duralım. Yani Blog nedir, ne değildir, hakkındaki istatistikler nelerdir vs gibi sorulara cevap bulmaya, verilen cevapları paylaşmaya çalışalım.

Önce gelin "blog nedir ne değildir" sorusuna ve yanıt(lar)ına göt atalım. Tabi bu nokta da yapacağımız en doğru şey; web üzerindeki kaynaklarımıza başvurmak. Bakalım kaynaklarımız ne demiş;

- WikiPedi
- Bildrigeç
- Ekşi Sözlük
- WordPress Türkiye

Bu kaynakları doyana kadar okumanızı tavsiye ediyorum. Öyleki yazıyı hazırlarken inanın o kadar çok şey öğrendim ki, bu yazı benim için bile çok faydalı oldu. (kendi kendime de faydalı oldum denebilir :))

Şimdi ise blog kullanım kültrümüz hakkında toparlamaya çalıştığım istatistiki verileri ve tahminlerimi paylaşmak istiyorum sizlerle.

İlk olarak türkçe blog servisleri altyapısı ile türkçe içerikle yayınlanan blog sayısını araştırmak gerekiyor. Tabi bunu bize direkt olarak sunan kaynak(lar) olmadığı için ( tabiri caizse ) kapı kapı dolaşıp veriler toparlamaya çalıştım ve aşağıdaki verilerle karşılaştım. Burada servisleri, yayınlanan blog sayısına göre azalan şekilde sunmak istiyorum sizlere;

- Blogcu 300,000
- AzBuz 149,000
- BenimBlog 18,638
- Yapsana 6,414
- Blogosfer 4,795
- SelamGünlük 1,350
- internet.blog 1,076
- TurkceBlog.Net 825
- Blogyaz.Com 698

Bu bilgilere, arama motorlarını kullanmak suretiyle bulduğum türkçe servisleri inceleyerek ( yayınlanan blog sayılarını arayüzlerinden hesaplayarak )ulaştım ( 24.02.2007 tarihi itibariyle ).

Sadece bu verilere göre türkçe servisler tarafından yayınlanan ve sayılabilen yaklaşık 482,000 adet türkçe blog bulunmakta. Tabiki bunların hepsi aktif olarak kullanılıyor mu bilemeyiz ama böyle bir rakam çıkıyor karşımıza. Ayrıca bazı türkçe blog servislerinde ( netlarus, gaxxi gibi ) bu bilgilerin paylaşılmadığını göz önüne alırsak toplam rakamın 500,000'lere çıkması gayet doğal dimi.

Şimdi ise ikinci olarak altyapısı türkçe olmayan fakat üzerinde rahatlıkla türkçe blog yayınlanabilen servisleri incelemek gerekiyor. Bunlar; Blogger, myspace, livejournal, WordPress gibi servisler. Fakat burada şöyle bir problem çıkıyor karşımıza; inceleyebildiğim kadarı ile bu servisler maalesef dil bazında yayınlanan blog sayısı gibi istatisitkleri paylaşmıyor bizlerle. Dolayısıyla tahminler hariç güvenebileceğimiz veriler şimdilik yok denebilir. Tahminlere baktığımız zaman ise, ülkemizde Web 2.0'ın önde gelen yorumcularından olan Arda Kutsal; Webrazzi Forumda bu sayıyı 250,000 olarak tahmin etmiş.

Dünya üzerinde 65 milyonun üzerinde blog olduğu internette dolaşan ve desteklenen bir veri. Ülkemiz nüfusunu dünya nüfusuna oranladığımızda (70 milyon / 6,5 milyar = 0.011) ve ülkemizdeki internet kullanım oranının ( genç nüfusumuz sayesinde ) dünya ortalamasına yaklaştığını da göz önüne aldığımızda; yaklaşık 710,000 türkçe bloğun yayında olduğunu tahmin ediyorum. Bu rakam dan 500,000 türkçe servis tabanlı blog tahminimizi çıkartırsak geriye 210,000 civarında türkçe olmayan servis tabanlı türkçe blog yayınlanıyor diyebiliriz sanırım.

Özetlemek gerekirse; 500,000'i türkçe servis tabanlı, 210,000'i türkçe olmayan servis tabanlı yaklaşık 710,000 türkçe blogumuz yayında gibi bir istatistiki bilgiye rahatlıkla ulaşabiliriz.

Bu sayılar tabiki bugün ( 24.02.2007 ) itibari ile geçerli olabilecek veriler ve tahminler. Bunu özellikle belirtmek istedim çünkü dünya genelinde hergün onbinlerce yeni bloğun açıldığı bir dönemdeyiz. Kanımca günümüzde doygunluk seviyesinin çok altında olduğumuz blog kavramı; önümüzdeki yıllarda internet kullanımımızda daha çok yer alıyor olacaktır. Öyleki edindiğimiz veriler, hem insanlık olarak hemde millet olarak bu kavramı çok sevdiğimizi ve ilerleyen yıllarda bunu daha fazla yansıtacağımızı gözler önüne seriyor.

Zaten, blog dediğimiz internetteki kendi arayüzümüz, bizi web vitrinine taşımıyor mu? İnsanın da hoşuna giden bu olsa gerek.

Tekrar Görüşmek Üzere,

Sevgi ve Saygılarımla...
Devamını Okuyun »