Herkese Merhabalar,
İki haftadır girişim incelemelerimden ziyade daha çok kavramlar üzerinde "sorgular bir tavırla" değer verdiğim konular üzerine yazıyorum. Nitekim bu yazımda da bu konsepti koruyor olacağım. (Bunun nedeni de 2 haftadır içerisinde bulunduğum duygu yoğunluğu olabilir.)
Hepimiz hayatın belli kademelerinde belli sıfatlarla yaşantımızı sürdürüyoruz. Kimimiz bilişim sektöründe bir çalışan, kimimiz yönetici, kimimiz de başka bir sektörde başka bir konumda. Bazılarımız anne ya da baba, dede ya da nine, amca ya da hala, ya da daha büyümedik çocuğuz, kısacası bir aile ferdiyiz.
Özetle hayatımıza hangi sıfatlarda ve şekillerde devam edersek edelim hepimizin görevleri ve sorumlulukları var.
Peki ya görev ile sorumluluk aynı şey mi, değilse farkları ne?
İsterseniz gelin öncelikle kelimlerin sözcük anlamlarına bakarak işe başlayalım ve kaynağımız da Türk Dil Kurumu olsun. Güncel Türkçe Sözlüğe baktığımızda ise aşağıdaki yanıtları buluyoruz;
Görev:
isim
1 . Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş.
2 . İşlev.
3 . Resmî iş, vazife: "Cavit Bey, görevi ona verdiği gün, Abdi Bey çok sevinmişti."- A. İlhan.
4 . dil bilgisi Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş.
5 . fizyoloji Bir organ veya hücrenin yaptığı iş.
6 . matematik Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi.
Sorumluluk:
isim
Kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, sorum, mesuliyet: "Babam bütün sorumluluğu üzerine aldı."- M. Yesari.
Kelimelerin sözcük anlamları böyle, peki gerçek hayatımıza yansımaları nasıl ?
Çevrenizde felancanın tam bir görev insanı olduğunu duymuşsunuzdur, belkide bu iltifata siz de maruz kalmışsınızdır ya da iltifatı siz yapmışsınızdır. Peki tam bir görev insanı olmak ne kadar yeterli ? Kabaca tarif edersek "verilen görevi eksiksiz olarak ve zamanında yerine getiren kişi" görev insanıdır.
Beyinden aldığı emirleri eksiksiz ve zamanında yerine getirebilen sağlıklı bir eli düşünelim. Aldığı emir ne olursa olsun yerine getirir. Bu bir cinayet işlemek olsa da. Yani sonuç önemli değildir el için.
Ya da üretmeyi planladığı bir otomobil projesini hayata geçiren bir otomobil firmasını düşünelim. Ürünü lanse edeceği tarihe yetiştirmek adına (belkide projede süreyi uzatabilecek kritikleri dikkate almadan) model tamamlanır ve ortaya çıkan işe dışardan bakıldığında takdir toplar. Burada sonuç otomobil modelini üretip lanse etmek gibi görünüyor.
Sizce verdiğim bu iki örnek te eksik bişeyler yok mu?
Elimiz emirleri aldığı gibi uyguluyor, tam bir görev uzvu gibi, hemde sonuçlarını düşün(e)meden. Kısacası sonuca bakmadan görevini yapmıştır diyebiliyoruz bilimsel olarak. İşte buradaki eksik nokta; yapılan iş ile sonuçları arasındaki bağları yorumlayabilme yeteneği olmamasıdır elin. Bu beceri beynin sorumluluğundadır. Yani bir iş yapılırken beyin karar alıyor ve uygulatıyor, yapılan işin sonucunu da düşünerek hareket ediyor, yani sorumluluk alıyor.
Diğer örneğimizde görev otomobili üretmek idi peki ya sorumluluk? Ürettiğiniz otomobil ne kadar sağlam ve ne kadar güvenli ise o derece firma sorumluluk alıyor demektir.
Gelelim İnce Çizgilere...
Gerek verdiğim örneklerden gerekse yaşantımdan elde ettiğim çıkarımlar ile bu ince çizgileri şöyle sıralayabilirim;
- Görev kişiye başkası tarafından verilir, sorumluluk ise verilen göreve ek olarak (verilmeden) kişi tarafından alınır.
- Görevin yeterliliği bilimsel olarak ölçülebilir, sorumluluk ta ise bilimsel bir yeterlilik yoktur. Sorumluluk yerine getirilen göreve göre çok daha göreceli bir kavramdır.
- Görev de yapılan işin kendisi önemlidir, sorumlulukta ise sonuçlar daha önemlidir. Yapılan işin çevresine olabilecek olumsuz etkileri öngörülmeye ve önlem alınmaya çalışılır.
- Bir görev insanı aynı zaman da sorumluluk sahibi demek değildir. Görevini yapar ve gerisi ile ilgilenmeyebilir. Sorumluluk alan bir insan ise (çoğu zaman - istisnalar kaideleri bozmaz) aynı zaman da iyi bir görev insanıdır diyebiliriz.
Evet artık görev ve görev insanı ile sorumluluk ve sorumluluk alan kişi arasındaki farkları daha iyi kavrayabildiğimizi umuyorum.
Biraz da bilişim ve internet sektörlerimiz için bir kaç cümle edelim...
Yapılan projelerin, çalışmaların ve girişimlerin kısa sürede çok fazla kişiyi etkileyebildiği nadir sektörlerden birisidir Bilişim Sektörü. İnternet ise bu yeteneğin sektörde en üst düzeye çıktığı bir alanıdır Bilişim sektörünün.
Sektörümüz için bir örnek verecek olursak; aklınıza gelen ve tutacağna kesin gözüyle baktığınız bir projenizi ele alalım. Belli bir düşünce aşamasından sonra o projeyi geliştirmek ve sunmak artık bir görev, bir hedef haline gelir sizin için. Bu görev ya da hedefin de ana amacı da bellidir; para kazanmak ya da proje ile birlikte ünlü olmak. İşte bu nokta da; proje hayata geçirildiğinde olası sonuçlarını dünüyorsanız ( bu olası kazanılacak para ya da ünü düşünmek değil tabi ki ) sorumluluk hissediyorsunuz demektir. Yani proje belki çok para ya da ün getirecektir ama, ya sosyal bir çökünüye ön ayak olacaksanız proje ile. Ya da projenizden zarar gören insan (canlı) sayısı, faydalanan insan (canlı) sayısıdan çok daha fazla olacak ise...!
Projenizi hedef ve görev olarak görürüken, olası sonuçlarını düşünüp gerektiğinde geniş çaplı düzenlemeler yapabiliyorsanız, hatta vazgeçebiliyorsanız sorumluluk duygusuna sahipsiniz demektir. Belki de o vazgeçtiğiniz proje yerine yapacağınız bir "sosyal sorumluluk projesi" ile ya da projenizin düzenlenmiş yeni hali ile uzun vadeli çok daha fazla kazanımlar elde edebilmeniz mümkün olabilecektir.
Girişimci arkadaşlara tavsiyem; projelerini gerçekten çok iyi süzerek ( yani her türlü sonuçlarını tahmin ederek ) hayata geçirsinler. Bunu belirtmemin nedeni "önce bir şekilde paramı kazanayım sonrasında bu olası sonuçları bol bol düşünürüm" şeklindeki yanlış anlayışla sık sık karşılaşmam aslında. Bu şekilde ki düşüncelerler hayat geçirilen projeler kısa vadeli ve görü dönüşleri saman alevi gibi olacaktır.
Web projeleri üreten bilişim firmaları içinde benzer durumlar söz konusu olmalıdır. Üretilen her projenin sosyal yankıları ve etkileri düşünülmeli, ortaya çıkabilecek her durum için sorumluluk alınabilmelidir.
Konuyu toparlayacak olursak; Görev ve sorumluluk arasındaki ince çizgileri sizlerle paylaşmaya çalıştım. Konu hakkındaki eklemek istediklerinizi ya da karşı çıktığınız noktaları lütfen paylaşın, paylaşın ki sizden sonraki okurlarımız da konuyu daha geniş çerçeveden görebilsinler. Bu da bir sorumluluk örneği olsa gerek ;)
Bir sonraki yazımda tekrar görüşene dek yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyin.
Tekrar paylaşmak üzere,
Sevgi ve Saygılarımla.
Görev İle Sorumluluk Arasındaki İnce Çizgiler
Yazar : İdris Cin Tarih : Pazartesi, Ağustos 13, 2007 | 8 Fikir PaylaşımıKategori(ler) : Makale , Sosyal Analiz
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Çok güzel bir yazı bence okullarda bile işlenmeli bu konu hatta direk senin sayfayı basıp milli eğitime yollamalı eline sağlık
Merhabalar,
Eda Hanım bu güzel yorumunuzla yazıma değer kattığınız için teşekkür ederim.
Eğitim kurumlarında müfredata alınması gerekmeyen ya da boş geçen nice ders var maalesef, bunların yerine bu konuya benzer kişisel gelişim derslerine çok daha fazla önem vermek gerçeten iyi bir yatırım olurdu geleceğimiz için.
Sevgi ve Saygılarımla.
Selam,
Yazının başlığını okuduğumda, içeriğine bakmadan kavramlar arasındaki farkı kendimce tanımladım. Vardığım ilk nokta şu oldu: Sorumluluk kavramı, görev kavramının bir alt kümesidir. Daha sonra bu kabulumu çürüten bir çok örnek geldi aklıma, sonuç olarak iki kavramın birbirini kapsayamayacağını, birlikte veya ayrı ayrı varolabileceğini gördüm. Bir 'şey' göreviniz olabilir ancak sorumluluğunuzda olmayabilir (sizin el - beyin örneğiniz). Benzer şekilde bir şey sizin sorumluluğunuz olabilir ancak göreviniz olmayabilir. Örneğin, şahit olduğunuz bir hırsızlığı ihbar etmek, düşen bir çocuğu yerden kaldırmak gibi insani sorumluluklar. Burada yapılabilecek bir genelleme belki görev kavramının planlı ve bilinçli bir biçimde şekillendiği (biri sizi 'görevlendirir'), sorumluluk kavramının ise genelde kendiliğinden doğaçlama oluştuğu ya da başka bir unsurlu birlikte (size verilen görev) yer aldığı olabilir.
Bilişim sektörü bazında düşünürsek, kendi adıma, görevlendirdiğim bir kişinin bu görev paralelinde aynı oranda o görevin sorumluluğunu da almasını beklerim. Sektör bağımsız olarak hızla değişen iş yapma biçimi, flu hale gelen yönetim hiyerarşisi artık bu durumu kaçınılmaz kılıyor. Kısıtlı da olsa bir yönetici gözüyle baktığımda sorumluluk duygusu eksik olarak verilen görevlerin bana geri döndüğünü defalarca gördüm. Yaşadığımız mevcut zaman diliminde zaten görev-sorumluluk kavramlarının ayrılamayacağını en azından ayrılmaması gerektiğini düşünüyorum. Belki eskiden yönetim kademeleri daha belirgindi, bir işin bir sorumlusu olur, tüm işler bir noktadan kontrol edilebilirdi. Ancak artık takım kavramı hayatımızda haklı bir öneme sahip ve bir işten(projeden) birden fazla kişi sorumlu ve görevli.
Bir diğer nokta, bir çalışana bir görev verip sorumluluğunu almasını sağlayamadığımızda bu durumun o çalışanın kişisel gelişimi için oldukça negatif etkileri olabileceğini düşünüyorum. Bir işi sorumluluk hissetmeden sadece görev kaygısıyla yapmak ne o işi yapanı ne de işverini tatmin edebilir kanımca.
Kısa yazacak vaktim olmadı, kusura bakmayın. İyi çalışmalar.
Merhabalar,
Sevgili @GTM; Yönetici kimliğinizle paylaştığınız değerli fikir ve görüşleriniz için teşekkürler.
Yorumunuza katılmamak elde değil.
Sevgi ve Saygılarımla.
Estağfurullah üstadım ne haddimize sevgiler :)
bir işi yapmak için birada olsa sorumluluk almak geekir.......
Selam,
Yazının başlığını okuduğumda, içeriğine bakmadan kavramlar arasındaki farkı kendimce tanımladım. Vardığım ilk nokta şu oldu: Sorumluluk kavramı, görev kavramının bir alt kümesidir. Daha sonra bu kabulumu çürüten bir çok örnek geldi aklıma, sonuç olarak iki kavramın birbirini kapsayamayacağını, birlikte veya ayrı ayrı varolabileceğini gördüm. Bir 'şey' göreviniz olabilir ancak sorumluluğunuzda olmayabilir (sizin el - beyin örneğiniz). Benzer şekilde bir şey sizin sorumluluğunuz olabilir ancak göreviniz olmayabilir. Örneğin, şahit olduğunuz bir hırsızlığı ihbar etmek, düşen bir çocuğu yerden kaldırmak gibi insani sorumluluklar. Burada yapılabilecek bir genelleme belki görev kavramının planlı ve bilinçli bir biçimde şekillendiği (biri sizi 'görevlendirir'), sorumluluk kavramının ise genelde kendiliğinden doğaçlama oluştuğu ya da başka bir unsurlu birlikte (size verilen görev) yer aldığı olabilir.
Bilişim sektörü bazında düşünürsek, kendi adıma, görevlendirdiğim bir kişinin bu görev paralelinde aynı oranda o görevin sorumluluğunu da almasını beklerim. Sektör bağımsız olarak hızla değişen iş yapma biçimi, flu hale gelen yönetim hiyerarşisi artık bu durumu kaçınılmaz kılıyor. Kısıtlı da olsa bir yönetici gözüyle baktığımda sorumluluk duygusu eksik olarak verilen görevlerin bana geri döndüğünü defalarca gördüm. Yaşadığımız mevcut zaman diliminde zaten görev-sorumluluk kavramlarının ayrılamayacağını en azından ayrılmaması gerektiğini düşünüyorum. Belki eskiden yönetim kademeleri daha belirgindi, bir işin bir sorumlusu olur, tüm işler bir noktadan kontrol edilebilirdi. Ancak artık takım kavramı hayatımızda haklı bir öneme sahip ve bir işten(projeden) birden fazla kişi sorumlu ve görevli.
Bir diğer nokta, bir çalışana bir görev verip sorumluluğunu almasını sağlayamadığımızda bu durumun o çalışanın kişisel gelişimi için oldukça negatif etkileri olabileceğini düşünüyorum. Bir işi sorumluluk hissetmeden sadece görev kaygısıyla yapmak ne o işi yapanı ne de işverini tatmin edebilir kanımca.
Kısa yazacak vaktim olmadı, kusura bakmayın. İyi çalışmalar.
@sercan: bu makale tadındaki uzun ve doyurucu yorumunuz için teşekkür ediyorum.
Saygılar, Selamlar.